12.Bölüm (Görü)

186 40 29
                                    

Dediğini yapıp soğuk bir duş aldıktan sonra sessizce koltuğa çökmüştü Jellal. Uzun bir süre konuşmamıştı, ben de o kendini toplayana kadar onun aksine sıcak bir duş almayı tercih etmiştim.

Ne gördüğünü bilmiyordum ama gördüğü şey onu sarsmışa benziyordu, sanki dilini kedi yutmuş gibiydi, hiçbir şey söylemiyordu.

Ne kadar sinirlensem de üstüne gitmenin onu daha kötü yapacağını düşündüğümden bu konuda daha fazla konuşmamayı seçmiştim, en azından şimdilik.

İçimi kemiren bu merakı arka plana itmeye çalışarak üstümü giyinip duştan çıktım ve saçlarımı kurularken göz ucuyla Jellal'e çevirdim gözlerimi. Beni görünce zoraki bir gülümseme yerleştirmişti yüzüne, acı çektiği her halinden belli oluyordu her ne kadar saklamak istese de.

Ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. Saçları hala ıslaktı ve bir kaç damla yanağından aşağıya süzülmüştü, gözleri kan çanağı gibiydi sanki saatlerce ağlamıştı durmaksızın ve bakışlarında yorgunluğu sonuna kadar yaşayan bir adamın bezmişliği vardı.

"Erza..." Bir fısıltı şeklinde çıkan sesi elinde kalan son şeye tutunmaya çalışan birinin düşmüşlüğünü andırıyordu. "Ben..." Gözlerime baktı çekinerek. "Çok korkuyorum." Bir adım geri atmıştı benden uzaklaşmak için içimi ürpertip.

Ona doğru bir adım atıp aramızdaki mesafeyi kapattım ve "Sorun nedir?" diye sordum elimi boynuna doğru uzatırken. "Çok kötü gözüküyorsun, lütfen anlat bana."

Tek yaptığı bana sıkıca sarılmak olmuştu. Bana o kadar sıkı sarılıyordu ki sanki bıraksaydı kaybolup gidecektim bir anda. Kafasını omzuma gömdü ve "Neyim var benim?" diye sordu. "Böyle bir şeyi görmeyi ben istememiştim, neyim var benim?"

Bir süre kafasının omzumda kalmasına izin verdim sakinleşmesi için, sonrasında onu omuzlarından tutup yavaşça geri çektim ve "Ne gördün?" diye sordum. "Seni bu hale getirecek kadar neydi gördüğün?"

Yutkundu. Boğazındaki düğüm öyle kolayca çözülmemişti. Gözlerini gözlerimde gezdirdi uzun bir süre, yanıtlar bendeymiş gibi bakmıştı yüzüme. Titrek sesisyle "Bir kız çocuğu..." dediğinde telaşla "Wendy mi?!" diye sormuştum. "Ona bir şey olduğunu mu gördün yoksa?"

"Hayır, Wendy değil..." Bitkin halini daha fazla sürdürmek istemediğini belli eden bir kıpırdanmayla geri çekilip ellerini yüzüne götürmüştü. Uyanmaya çalışır gibi gözlerini oluşturduktan sonra yavaşça saçlarını geriye doğru attı önüne gelmelerini engellemek için. "O zaman kim?"

Sonra tekrar o bakış belirdi yüzünde bana bakarken, cevapların bende olduğuna dair olan o endişeli bakış. "Kızıl saçlı bir kız çocuğu gördüm." Sesi kendini toparlamaya çalışan bir adama aitti. "Hiçliğin ortasında aydınlığa doğru yürümeye çalışıyordu."

Yutkunmuştum anılar yavaştan zihnime hücum etmeye başlayınca. "Elini tutan ışık ona ihanet ediyordu ve o tekrar..." Zorlanarak "Kendini karanlıkta buluyordu." dedi. "Daha fazla acı içinde."

"Şey..." Öksürdüm. "Üzücü bir görüye benziyor." Gözlerimi kaçırmıştım ondan. "Umarım o kız çocuğuna zamanında yetişirsin."

"Ben ne gördüğümü biliyorum, Erza." Gözlerime kenetledi gözlerini. "Benim sorunum daha önce hiç böyle bir şey görmemiş olmam." Omzuma dokunmuştu ama ruhuma dokunuyormuş gibi gelmişti sanki. "Daha önce hiç geçmişten bir görü görmemiştim."

Derin bir nefes almıştım kabustan uyanan korkmuş bir kadın gibi. Beni sakinleştirmek için saçlarıma dokunurken "Bu saçları.." dedi, sonra elini yavaşça yanağıma kaydırarak "Ve bu yüzü..." diye devam etti. "Karıştırmam mümkün değil, gördüğüm kişi sendin."

Ölüm Şehri : SavaşçıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin