25

4.5K 513 211
                                    



"Hayır anlamıyorum, sen çocuk musun? Geceleri Pepe bittikten sonra hemen yatağa çocuklar! uyarı mesajı mı atmalıyım sana?"

Söylene söylene Jungkook'un arkasındaki yastıkları düzenledim. İki saati aşkın bir süredir horlayarak uyumuştu ve bütün bu sürede başında beklemiştim. Anlamıyorum, bir insan nasıl geceleri uyumazdı?

"Aptal mısın, mal mısın, angut musun sen? Yarın prova yapacağını bildiğin halde ne demeye geceyi uyumazsın? 18 yaşında mısın sen? Hormonlarına biraz sahip çıkıp konserden sonraya kadar bekleseydin."

"Bütün gece prova yaptım." Jungkook yorgunca mırıldandığında yastığını düzelten ellerim durdu. İstemsizce ona fazla yaklaşmıştım ve sıcak nefesi boynuma çarpmıştı.

Ne yani bütün gece prova mı yapmıştı? Sanırım tek belden aşağı düşünen kişi bendim.

"Hyeong'larım çok çalışıyorlar ve ben çoğu zaman konseri hep mahv ediyorum. Bu yüzden onların emeklerini hiç edemem. Daha fazla prova yapıp, onları utandırmamalıyım. Bu kez berbat edemem."

"Jungkook," diye mırıldandım geri çekilip yatağın bir köşesinde oturarak. "Mükemmel olmak zorunda olmadığını biliyorsun. Bunu sana açıklayacağım kadar çocuk değilsin artık. Hata yaptın diye dünya bir kara delik olup sizi yutmayacak ya da hyeong'larının kafasına silah dayanmayacak. Sadece çoğu kişi buna bakıp gülecek. Alay ettikleri için değil, sen samimi olduğunu düşündükleri için. Hem Jimin'in bir keresinde sandalyeye otururken nasıl yere kapaklandığını hatırlıyor musun? Üç gün güldürmüştü beni. Acımaktan çok tatlı gelmişti bana."

"Kim? Jimin? Ve tatlılık? Senin gözlerinde sorun falan yok değil mi?" Jungkook doğrularak gözüme parmağını soktu. "Karşındaki tatlılık heykelini görmezden gelerek daha ne kadar yaşayabileceğini düşünüyorsun? Yerinde olsaydım hayatta kalmak için gözlerime fazla güvenmezdim."

"Çek ellerini, gözümü çıkardın." Jungkook'un ellerini iterek sıkıntılı bir nefesi dışarı verdim.

"Senin ruh gözün zaten çıkmış." Jungkook dalga geçerek daha da dibime girdi ve gözümü ellemeye devam etti.

"Çeksene lan elini." Jungkook'un ellerini engellemek istiyordum fakat benden güçlü olduğu ve arsızlıkta madalya aldığı için bir türlü bırakmıyordu.

"Lan mı?" Şaşkınca gözlerini iri iri açtı.

"Lan mı? Namjoon'la konuşurken az kalsın kibarlığından kırılıyordun? Benim ne eksiğim var? Oradan bakınca sokak arkalarında tesbih fırlatan çocuklara mı benziyorum da lan diyorsun?"

"Çek ellerini gözümden Jungkook." Jungkook'un kaprisi ve benim çıkışmalarım birleştiğinde baya yoğun bir kavgaya girmiştik. Tabii zirvede bıraktık. Çünkü revirin kapısı tıklatıldığında ikimizde dut yemiş bülbül gibi birbirimize baktım.

"Jungkook iyi misin? İçeri geliyorum." Bu Jin'in sesiydi.

"Bekle Hyeong üzerimi çıkarmıştım."

"Aptal mısın? Zaten ortak evde çıplak geziyorsun. Şimdi mi aklına geldi utanman gerektiği? İçeri giriyorum."

Çevrilen kapı kulpunu duyduğumda dudağımı dişlerimin arasına aldım ve Jin'e ne açıklama yapmam gerektiğini örneklerle kafamda sıraladım. Fakat Jungkook benden önce davranarak beni tuttuğu gibi kendine çekti ve yorganı kafama kadar çekiştirip yarı üzerimde uzandı.

prayer's rotten shelter, [rosekook]Where stories live. Discover now