Bir öğretmene çıkışmak akıl karı değildi.

"Ne sanıyorsun sen kendini!Kendine gel!Sabrımı zorlama!"diyen hocamız ise elindeki cetveli sıkıyordu.

"Sizden korkmuyorum doğrusu.Bir öğrenciyi sınıfta bu şekilde azarlamak sizin öğretmenliği hak etmediğinizin en büyük kanıtı"

Bu sözleri benim için söyleseydi sanırım burada oturup ağlayabilirdim.O da hocanın izinden gidiyor psikolojik olarak alt ediyordu.

"Sen benim öğretmenliğimi sorgulayamazsın!"diye kükremesiyle Jimin yavaş ve sakin adımlarla yanımıza gelmişti.

"Sorgularsam ne olur?"

Kullandığı alaycı ses tonunun ardından etrafta ani bir ses dalgası yayılmıştı.

Fark ettiğim şeyle şaşkınlıkla dudaklarımı aralamış ve ellerimi dudaklarımın üzerine koymuştum.

Gözlerimi kocaman açmış bakarken Jimin'in grubu ve sınıftan birkaç kişi aralarına girmiş hocayı tutuyorlardı.

Jimin'e tokat atmıştı!

Yaşadığım şokla orada dikilirken Jimin ise kendini toparlayamamış hala kafası sağ tarafa dönük duruyordu.

Ne yapacağımı bilemedim ve Jimin'in elinden tutarak onu peşim sıra sürükledim.

Arkamda tepkisizce beni takip ediyordu.Tek kelime dahil etmiyordu.

Arka bahçeye geldiğimizde durdum ve merdivenlere oturmasına izin verdim.Daha 2 ders önce benim derdim yüzünden burada otururken şimdi onun için gelmiştik.

Yanına oturdum yavaşça.O sırada o da yere bakıyordu sadece.

"Jimin"diye seslensem de bakmadı.

Derin bir nefes aldım ve titreyen ellerimin çenesine götürdüm.Kafasını yavaşça bana çevirdiğim de gözlerim yanağındaki beş parmak izine takıldı.

Benim de canım yanıyordu.Neden?

Ne yaptığımı bilmeden ellerimi beş parmak izinin olduğu yere koyup hafifçe okşadım.Bu sırada gözleri yüzümü inceliyordu.Hissediyordum.

"Çok acıyor mu?"

Yutkundu.

Ardından kafasını iki yana salladı.

"Yanağım değil.Ruhum,çocukluğum acıyor"diye fısıldadı.Ardından gözünden tek damla yaş akması ile kalakaldım.

Jimin ağlıyor muydu?

Güçlü duran ve daima yardımıma koşan bu çocuk ağlıyor muydu?

Beni iyileştirmeye çalışan adam ağlıyor muydu?

Ne yaptığımı sorgulamadım o an.Canım nasıl isterse öyle davrandım.O benim kırıklarımı toplamayı teklif etmişti.

Ben onu kırık bırakamazdım.

Dudaklarımı gözyaşının üzerine koyup öptüm.

Bana şaşkınca bakarken "acılarını dindirmene yardım edeceğim"dedim.

Gözlerini kapattı.

Yüzünü incelerken yine hayran kalmıştım.Bir insan nasıl bu kadar kusursuz olabilirdi hala sorguluyordum.

"Dindiremezsin"

Fısıltısı bile içimin feleğini şaşırtması için yeterliydi.

"Yapabilirim"dememle gözlerini açtı.Gözlerimin içine öyle yoğun bakıyordu ki bir an boğulacağımı sanmıştım.

"Sen nasıl kırıklarımı toplamak için uğraşacaksan bende senin yaralarını sarmak için uğraşacağım"

Gözlerini çekmedi üzerimden.Gözleri gerçekten güzeldi.Hatta ona aşık olmak için bile yeterliydi.

"Pişmanlıklarım seni boğacak Mi-Young.Yaptığım hatalar,tarafında olduğum insanlar istemesemde seni bunaltacak.Yardım etmeye devam edersen eğer bu işin ucu sana dokunacak"

Pişmalıkları neydi bilmiyordum yada tarafından olan insanlar.Belki de pişman olacak çok üzülecektim.Ama ona yardım etmek istiyordum.

Kendime söz verecektim.

Bu işte kolay kolay pes etmeyecektim.

Bu işte kolay kolay pes etmeyecektim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
Limerence||Park Jimin ✓Where stories live. Discover now