Snow White

118 15 9
                                    

Doğrusu favorin ne olursa olsun, bir klasik her zaman karşı konulamaz bir şekilde en tepededir.

Tıpkı diğer tüm güzel masallara karşın pamuk prensesin her zaman en tepede olacağı gerçeği gibi.

Büyüleyici bir hikayeydi doğrusu, sadece Sakura için değil, tüm küçük kızlar için. Annenin düşüncesiz dileği sonucunda kar kadar beyaz, kömür saçlı, kan renginde dudakları olan muhteşem güzellikte bir kız. Dünyanın en güzel prensesi. Onu ölümüne kıskanan üvey anne, bir kraliçe. Onu ölümden kurtaran bir prens.

Her şey, hikayedeki her ayrıntı büyüleyici ve heyecan vericiydi, ama her zaman altta tehlikeli bir his yatardı. Pamuk prenses her zaman insanı hafifçe huzursuz eden şu gotik hikayelerden biriydi.

Sakura kendisini neyin rahatsız ettiğini yıllar sonunda anlamıştı.

Hikaye mutlu sonla bitmiyordu, hele de Pamuk prenses için.

Annesinin dileği düşüncesizceydi, kızının karşı konulmaz güzellikte olmasını istemişti ve dileği gerçek olmuştu da. Fakat bunun nasıl bir lanet olabileceğini hiç düşünmemişti. Karşı konulmaz güzellikte nazik ve saf bir kız. Elbette ondan yararlanılacaktı. Elbette insanlar onu sevecekti ve doğal olarak, ona sahip olmaya çalışacaklardı.

Böyle bir kızın kötü kraliçe karşısında hiç şansı yoktu ki. Babası öldüğünde kaleye kapatılıp bir hizmetçi gibi çalıştırılması şaşırtıcı değildi, nazik ve saf pamuk prenses elbette kaçmayacaktı.

Onu avcıdan kurtaran bile kendi becerisi değil tılsımlı güzelliği olmuştu. Her şeyi elde edebilecek bir güzellik, ve bu güzelliğin verildiği saf bir kız.

Elbette peşine düşeceklerdi.

Cüceler muhtemelen gerçekten yardım etmeye çalışmışlardı, fakat hikayenin geri kalanı gibi onlar da acımasızdılar (pamuk prensese ev işlerini yapması karşılığında yardım etmişlerdi, klasik erkekler. Yine kendi pisliklerini temizlemeye devam etmek yerine evde yaşamaya gelen kıza yüklemişlerdi her şeyi. Ve tabii kötü kraliçeyi öldürme yöntemlerini unutmamak gerek, onu nasıl uçurumdan yuvarladıklarını ve cesedinin başında dans edişlerini). 

Ve elbette saf, güzel pamuk prenses yaşlı bir kadına kanmıştı. Dikkatli olacağına dair verdiği sözler uçup gitmişti kafasından. Az daha ölüyordu.

Belki ölseydi daha mutlu da olurdu.

Fakat yine tılsımlı güzelliği onu kurtarmıştı. Bir prens çıkagelmişti.

(O prensin orada ne işi vardı? Bir başka krallığın sınırında, adamlarıyla? Neden cücelerin öldüğünü iddia ettiği ve nefes almayan bir kızı hikayenin bir versiyonunda öpmüş, diğerinde atına atmıştı götürmek için? Nereye götürecekti? Ne yapacaktı? Prens kimdi ki zaten?)

Pamuk prenses, tatlı, nazik, güzel pamuk prenses. Yine düşmüştü.

Kendisini hayata döndüren prense bu sefer.

Taht pamuk prensesin hakkı değil miydi? Kralın tek çocuğuydu. Bütün bir krallığın varisiydi. İstediği herkese her şeyi yaptırabilecek büyüleyici bir güzelliği vardı, bir kraliçe olması hiç zor değildi. Hiç tanımadığı bir prensle evlenmek zorunda değildi.

Daha da önemlisi, artık özgür olabilirdi. Hiç kimsenin gölgesi altında yaşamak zorunda kalmadan, mutlu olabilirdi.

Ama hayır, prenses yine birinin ağına düşmüştü. Ve bu sefer bu tuzak, yakışıklı bir prens şeklinde gelmişti. Pamuk prenses asla özgür olamayacaktı.

Sakura, Sasuke hastaneye bininci kez geldiğinde bunu düşünüyordu.

Sasuke köye geri döndüğünden beri işler tuhaflaşmıştı. Sakura herkesin kendisinin mutlu olacağını sandığını biliyordu (belki Naruto dışında herkes), fakat tek hissettiği öfkeydi. Ne hakkı vardı olan biten onca şeyden sonra gelmeye?! Uzak dursaydı olmaz mıydı? Sakura'yı rahat bırakamaz mıydı? İlla Sakura ondan vazgeçmeye başladığı zaman mı gelmeliydi?

AYNA AYNA SÖYLE BANAWhere stories live. Discover now