25| (son)suza kadar mutlu yaşadılar

1.5K 203 237
                                    

bitiriyoruz arkadaşlar, cidden bitiriyoruz

uzun bir teşekkür notu yayınlayacak olsam da yine de her şey için teşekkür ederim! beni bu serüvende hiç yalnız bırakmadığınız, fikirlerinizi belirtmekten çekinmediğiniz, ağlayıp güldürdüğünüz için minnettarım. dilerim ki yazdıklarım bir nebze olsun size dokunmuştur.

keyifli okumalar dilerim!

Hayatım yeniden başlamıştı.

Donghyuck, hayatımı yeniden başlatmıştı. Adeta bir bebek gibiydim. Hiçbir şey bilmiyor, her şeyi Donghyuck ile keşfediyor gibiydim. Bu his beni mutlu ediyordu. Öte yandan Donghyuck'un da aynı şekilde hissettiğini bilmek, önüme çıkan herkese "O da beni seviyor!" diye bağırma isteği uyandırıyordu içimde. Öyle mutlu, öyle pozitiftim.

Donghyuck'un beklenmedik aşk itirafından sonra her şey çok değişmişti. Güzel bir değişiklikti. Her şeyden önce hislerim karşılıklıydı. Artık hep birbirimizin yanındaydık, iki arkadaştan öteydik doğal olarak. Artık yanına gitmek veya ona sarılmak için bir neden aramama gerek kalmıyordu. Sadece özledim diyordum. Seni özledim ve yanında olmak istiyorum.

Sürekli Donghyuck'un yanına gitmem Jeno'nun da işine gelmişti. Fakülteden konuştuğu bir kız vardı o sıralar ve kötü günlerim sona erdiği için benim yanımda olmasına gerek kalmıyordu. Onun adına da mutlu olmuştum.

Bunun yanı sıra çalışmaya başlamıştım. Okulun dışında hedefim olan başka bir şey daha vardı. Üzerini özene bözene süslediğim kavanozu hatırlıyorsunuz değil mi?

Haftada birkaç gün, yazın yaptığım gibi, kampüsteki bir kitapçıda çalışıyordum. Kazandığım parayı anında kavanoza atmam Jeno'yu güldürüyordu. Benimle dalga geçmekten vazgeçmiyordu fakat ilk dönemin sonunda onun tüm alaycı davranışlarını susturmayı başarmıştım.

İlk dönemin sonunda Donghyuck ile ailelerimizi ziyarete gittiğimizde Renjun'in verdiği gaz ile bir akşam kafeye çağırmıştım onu. Fazla söze gerek yoktu aslında.

"Donghyuck biliyorsun, bir süredir birlikte gibiyiz." Nefesini tutmuş beni izlediğini görebiliyordum çünkü aylar geçmesine rağmen hiçbirimizden sevgili olmayı teklif edecek bir atak gelmemişti.

Çantamdan çıkardığım biletleri masaya koyarken gülümsüyordum. "Düşündüm ki ilk randevumuzu Mostar'daki caz festivalinde geçirebiliriz... Sevgili olarak."

O günü aradan geçen bunca zamana rağmen unutamıyorum. Donghyuck'un yüzündeki şaşkın ve gülümseyen ifadeyi, heyecanla kabul etmesi ve sımsıkı sarılmasını. Dediğim gibi, bunun başka bir yerde olmasını isteyemezdim.

Ve gittik. Temmuzun ortasında kendimizi Mostar'a kalkacak uçağımızı beklerken bulduk. Yükseklik korkumu Donghyuck ile birlikte yendim. Ben korkudan ağlarken onun güldüğü gerçeğini yok sayarsak tabii.

Mostar'da aşk acısı çeken tarafımın hayal bile edemeyeceği bir hafta geçirmiştik. Donghyuck'un istediği gibi bir araba kiralamış ve gezebildiğimiz kadar gezmiştik. Köprünün önünde bir sürü fotoğraf çekmiştik ve hâlâ baktıkça aklımda sanki o günleri tekrardan yaşıyormuş gibiydim.

O zamanlar sarılmaktan ötesine gitmemiştik fakat diğer sene, İtalya'ya gittiğimizde, bir akşamüstü deniz kenarında gezinirken dudaklarını dudaklarımda hissetmiştim. Bu, ilişkimizi bir adım öteye götürdüğümüzü gösteriyordu.

Gezebildiğimiz kadar gezdik üniversite hayatımız boyunca, şimdi de geziyoruz. Dünya'nın her yerine kendimizden bir iz bırakmak istiyorduk. Aradan yaklaşık yedi, sekiz sene geçmişti, iş hayatına atılmış olsak bile hâlâ düşüncemiz aynıydı. Bu bizi strese sokmuyordu.

wretched // mark.hyuckWhere stories live. Discover now