23| sana karşı olan sevgimle ben zaten çoktan bir milyonerim

1.3K 176 99
                                    

bu saatte niye yayınlıyorsam

neyse, 25 final ;(

ve geciktiğim için üzgünüm, okullar açıldı falan derken yazacak vakit bulamadım pek. finale yaklaştığımız için de daha düzgün yazmak istiyorum açıkçası ühüh

keyifli okumalar!!

Bir hafta sonrasında, evin önünde ve kocaman bavulumla birlikte annem ve babamın aşağı inmesini beklerken Renjun ile vedalaşıyordum.

"Tek başına Seul'e gideceksin yani?" Kollarının arasındayken sesine kattığı hüzünlü tını, durumu dramatize etmekten çok komikleştiriyordu.

"Aynı yere gidiyoruz Renjun ve sen de tek başınasın." Bu doğruydu, Renjun sadece şehrin dışındaki bir okulda olacaktı.

İç çekti ve ayrıldı yavaşça. "Bazenleri Donghyuck'u kıskanmıyor değilim." Şaşkınca gülmüştüm.

"Neden?" Omuz silkti.

"Baksana, tanıştığınızdan beri birliktesiniz ve şu an da birlikte okumak için Seul'e gidiyorsunuz." Bir bakıma haklıydı aslında. Bu vicdan azabı duymama sebep olmuştu.

"Özür dilerim Renjun... Sana da zaman ayırmam gerekirdi." Yüzünde bir gülümseme vardı yine de.

"Sorun yok! Oraya gidince birlikte mutlu olmaya bak. Beni de unutma ama!" Kıkır kıkır gülmüştüm.

"Nasıl unutabilirim ki?" Annemlerin geldiğini görünce son kez sıkı bir şekilde sarılmıştık. Babam bavulumu yerleştiriyordu. Bense gözlerimin dolduğunu hissedebiliyordum.

"Kendine iyi bak."

"Sen de Minhyung, sen de." Ayrıldıktan sonra onun da gözlerinin dolu olduğunu görmüştüm.

"Görüşürüz."

"Hoşça kal." El salladıktan sonra arkamı dönmüş ve gölzerimi silerek arabaya binmiştim. Camı açıp son kez bir daha el salladıktan sonra yola koyulmuştuk. İçim birçok duyguyla doluydu ve Renjun'le olan anılarımı düşünmeden edemiyordum. Harika bir dost ve hayatımda fazlaca yer kaplayan önemli bir kişilik olan Renjun'den ayrılmanın bu kadar zor olacağını tahmin edememiştim. Kalbim bir yandan sızlıyor, bir yandan da heyecanla atıyordu. Önümde olan gelecek hakkında heyecanlıydım, ve Donghyuck hakkında.

Zihnim düşüncelerle doluyken göz kapaklarıma çöken ağırlıkla başa çıkamamıştım. Yol boyunca uyumuşum.

*

"Görüşürüz." Anneme sarılırken babam yüzünde bir gülümsemeyle bizi izliyordu.

"Kendine dikkat et." Annem ayrılıp söyledi ve yüzümü avuçladı. Kafa salladım ve babama sarıldım. Omzumu birkaç kez pat patladığını hissedebiliyordum. Duygusal anlar sona erip gittiklerinde ise elimdeki bavulu çekerek yurt binasına girmiştim. Kayıt işlemlerinden emin olduktan sonra yurdun olduğu yere gelmiştik. Saat akşam altıyı geçiyordu. Yarın çalışmaları gerektiği için gitmek zorundalardı. Onlar ve Renjun olmadan senelerce tek başıma kalacak olmak, içimde bir boşluk yaratıyordu. Buruk bir şekilde yürürken ise o boşluğu dolduran tatlı bir ses tınısı kulaklarımı okşadı.

"Minhyung! Gelmişsin." Arkamı döndüğümde Donghyuck görüş açıma girmişti. Gülümseyerek yanıma yaklaştı.

"Merhaba." dedim gülümseyerek.

"Merhaba. Nasılsın?" Ve birlikte yürümeye başlamıştık. 

"Bilmiyorum, heyecanlı? Sen nasılsın?" 

wretched // mark.hyuckWhere stories live. Discover now