13. Bölüm

4.4K 213 43
                                    

1 YIL... Koskoca 1 YIL... Uzun geliyordu insana ama öyle değildi.Hayat avucundaki su gibidir. Sen tutmaya çalıştıkça o akıp gider.  Tamda böyleydi benim için. Bu 1 YILDA ne mi oldu?;

Öncelikle bütün derslerim gitgide zorlaştı ama ben başardım,

Sevdiklerimle asla görüşemedim,

Hayatım acımasız ve duygusuz bir şeyden ibaret oldu,

Normalde renkli giyinen ben tamamen siyah giymeye başladım zor olsa da,

En önemlisi bir sürü başka yere gittim ve çoğu zaman bu grubu kurtardım.

Ev değiştirmedik ve hala Jungkook'la yatıyorum. Saçma gelebilir. Belki alıştığımızdandır,bilemiyorum...


Sabah her zamanki gibi alarm çalmadan kalktım ve siyah hırkamı üstüme geçirdim. Aynalı konsolun üstünde duran 'EMPATİ' kitabımı aldım ve denize sıfır manzaralı balkona çıktım. Klasikleştirmiştim bu davranışı artık. 'Hırkanı giy - kitabını al-balkona çık- derin bir soluk al- yarım saat kitap oku-. Bu kitapta olanlar merak uyandırmıyor değildi. Bende empat olmak isterdim doğrusu. Jungkook'u ve diğerlerini bir bükebilseydim neler yapmazdım ki? Kaçmak istemiyordum. Ya da istiyordum. Kesinlikle bilmiyordum.


Alarm çalınca direk odaya koşup dışarı çıktım. Jungkook'u beklememe gerek yoktu. Çünkü o beni beklemiyordu. Hatta uyuya kalırsam uyandırma zahmetine bile girişmiyordu. E tabi onun yüzünden elektrik yemiştim ve bir daha geç kalkmamıştım.


''Evet, bugünde yeni bir görev geldi. Kore'ye uçuyoruz.''

'KORE' kelimesini duyunca gözlerim dolmuştu... Güzel memleketim... Güzel ülkem... Annem, babam ve arkadaşlarım... Sıcak evim... Gözlerimde biriken yaşı silmiştim. Böyle öğretilmişti bana.

''Tamam Namjoon.'' dedim ve diğer herkes gibi valizimi toparlamaya odama çıktım.

''Kaçmak gibi bir delilik yapmazsın değil mi?''

Jungkook'un dediği şeyle sinirlerim bozulmuştu.

''Sende bana insan olmak gibi bir iyilik yapmazsın değil mi?''

Dediğim şeyin Jungkook'un sinirlerine dokunmuştu belli ki. Bunu yüzünde seyirten kastan anlayabiliyordum. Ama bunla kalmadı atabileceği en sert şekilde yastık fırlattı suratıma. Tabii yine kendisi öğretmişti çevikliği bana. Eğildim ve yastık balkona uçtu . Bende sinir bozucu bir şekilde gülümsedim. O daha da sinirlenmiş olacak ki ani hareketlerle yatağın üstünden atladı ve aramızda az bir mesafe olan duvarla beni birleştirdi. Ellerimi yukarıda kenetlemişti. Aramızda birkaç santim vardı o kadar. Hatta dudaklarımızın uç kısımlarının değdiğine yemin bile edebilirdim. Benim her zamanki gibi kalbim hızlı atmaya başlamıştı . O da bunu her zamanki gibi duymuştu ve geri çekildi. Nedense böyle oluyordu. Her duygumu frenlemeyi başarabiliyordum fakat sıra Jungkook'a gelince olmuyordu bu. Bunun neden olduğunu merak ediyordum fakat zamanım yoktu. Beynimin kenarına not aldım ve hemen valizimi hazırladım.


''Şirket başkanı  Joon  Seo. Saldırgan. En son masum bir kız olan Soo Bin'i bıçakladı. Ama sabıka kaydı bunlarla sınırlı değil. Daha birçok şey yapmış. Ayrıca yüzünde sürekli maske var. Sadece gözleri gözüküyor.''

Soo Bin ismini duyunca istemsizce gerilmiştim. 

Doğruluk mu Cesaret mi?Donde viven las historias. Descúbrelo ahora