9. Bölüm

4.9K 238 106
                                    

''Uçak korkum var benim! Hem annem ve babam da bilmiyor nerede olduğumu! Tanrı bilir ki kalp krizi geçirmişlerdir!''

Yine umursamaz bakışlarla baktı yüzüme Jungkook. Son 3 gündür sessizdi. Bugün ülkemden ayrılıyordum ve bunun için zaten çok mutsuzdum,birde Hoseok'la bu da konuşmayınca iyice mutsuz oluyordum.Uçağın kalkışa geçeceğini duyduğumda 6 numaralı koltuğuma iyice sarıldım.

Son 3 gündür kaçmayı hiç denememiştim. Beni gruplarının başı olan Namjoon'la konuşturduklarında zaten var olan korkum iyice artmıştı. Ha,birde baya bir azar da işittim bu 3 günde. Yurt dışına (Amerika) ayak bastığımız ilk anda benim bu prenses edalarımdan kurtulup daha ciddi ve acımasız olmamı çünkü yapacağım işin bunu gerektirdiğini söylediler. Ben her ne kadar yapamam desem de alışırsın,görürsün gibi kısa şeyler söylüyorlardı. Bazen kendi olmayan şansıma küfretmiyor değildim.

''İçecek veya yiyecek ister misiniz?'' fiziği güzel olan ve aynı zamanda çekici olan hostesin sorusuna ''evet'' deme mecburiyetindeydim çünkü en son Jungkook' a ve Hoseok'a attığım tekmeden sonra aç bırakılmıştım. 

Hostes bir sandiviçle kahve bıraktıktan sonra diğer yolcuların isteklerini almak için ilerledi.Bende büyük bir ısırık aldım hevesle. Ardından sıcak kahvemden de bir yudum aldım.

''Ayı gibisin!'' dedi sağımda oturan Jungkook iğrenen gözlerle.

''Katılıyorum.'' dedi Hoseok aynı gözlerle.

O an sinirimi tutmak için kendimi zor tutuyordum. Şimdi fark ettim; bunların amacı beni sinir hastası etmekti.

''Siz nesiniz acaba?' Hayır yani merak ediyorum.! Beni üç gün aç bıraktınız üüüüç!!'' Bir yandan da üç parmağımı gösteriyordum.''Sizi merak ediyorum,acaba siz ne yapardınız?!''

''Boş yapma!!'' 

Jungkook'u takmayıp sandiviçimi yemeye koyuldum. Büyük bir zevkle kahvemi içerken bir yandan şapırtatarak içmeye dikkat ediyordum. Yanımda oturan iki avanağın buna sinir olacağını biliyordum. Çünkü neden olmasınlardı? Tahmin ettiğim gibi Hoseok dayanamadı;

''Şunu düzgün iç Bong Hee !'' 

Omuz silktim ve kahvemi bitirdim. Biraz ellerimle oyalandım ama canım sıkıldığı için Jungkook'a döndüm.

''Ne zaman inicez?''

O an yüzünde gülümseme mimiği sezdim. Ama nadir olan bu şey hemen kayboldu.

''Ağzını silme yeteneğin yok mu senin?!''

Dediği şeyi anlayamamıştım.

''Ne?''

''Leke var diyorum! Kızım sen özürlü müsün?!''

Dediği şeyle yerin dibine girdim.Hemen peçete alıp ağzımı sildim.

''Geçti mi?''

''Sağda.''

Peçeteyle dediği yeri silmeye çalıştım.

''Oldu mu?''

''Özürlü olduğun gibi yeteneksizsin de! Ver şu peçeteyi!'' 

Bir şey diyemeden elimden peçete aldı. Uzaktan bir şey yapamadığı için yüzüme yaklaştı. O an kan yüzüme iki misli pompalanıyordu. Peçetenin ucuyla gözüme bakmamaya özen göstererek ağzımın kenarını sildi. Sonra hemen geri çekildi. Bende gözlerimi kapatıp geri yaslandım. Daha demin ne olmuştu? Kalbim istemsiz bir şekilde atıyordu. Bunu anlamış gibi Jungkook söze girdi;

''Yanlış şeyler anlama sakın! Zira kalbinin sesi buradan duyuluyor!''

Dediği şeyle irkildim. Ona karşı bir şey hissetmiyordum ki!

''Niye yanlış anlayayım ki!? Asıl öyle anlayan sensin Jungkook!!''

Bir şey demeye tenezzül bile etmedi. Benim yaptığım gibi omuz silkti. Ondan hemen sonra pilot ineceğimizi anons edince istemsizce mutlu oldum ve gülümsedim. Ama daha sonra yaşayacağım şeyler aklıma gelince gülümsemem söndü.


🎈Sevgiler pikaçularımm 💛

Doğruluk mu Cesaret mi?Where stories live. Discover now