• İKİNCİ PASTA •

80 9 23
                                    

Biraz hüzünlü bir müzik tekrarlansa fena olmaz he? Açın şöyle hüzünlü güzel olur güzel.
-------------------------------------------------------

-" N-Ne?"

Anlayamadığım bir şekilde bana kızgındı. Ama neden?

Gözlerini sinirle devirmiş ve söylenmişti.
-" Beni duydun Yoongi! ( bağırarak) bana bunu nasıl yaparsın dedim!?"

Artık bende bağırmaya başlamıştım.
-" İyi de ben ne yapmışım ki!?"

-" Sabahtan beri meraktan ve endişeden öldüğümü biliyorsun Yong! Kalbimin kırılmasını nasıl izleyebilirsin!?"

Başımı eğdim. Bir nevi haklıydı ama süprizdi işte. Mutlu olmasını falan bekliyordum, sarılmasını falan. Bu tepkiyi değil.

Derin bir nefes aldım.

-" İzlemedim Tae. Sabahtan beri yanındaydım zaten. Hatta sen üzüldüğün için üzülmüştüm bile, ama sen bunu görmedin bile. Sırf doğum günün için sana süpriz hazırladık! Bu plana dahil oldum. Peki diğerlerinden neden hesap sormuyorsun?"

Suskundu. Bu beni hem kırmış, hemde üzmüştü.

-" Ama sende haklısın. Ben kimim ki zaten? Daha 2 gün önce tanımış olduğum birine ne hakla bir şeyler yapıyorsam! Kabul ediyorum sana ihtiyacım olduğunu düşünmekle hata ettim! "

Elimi cebime atıp, içindeki kahverengi küçük kutuyu alıp yere fırlattım. Sinirle bağırdım.

-" AL BUDA HEDİYEN! "

Tamamen arkama dönmüş ve koşar adımlarla uzaklaşmıştım. Şuanda ne o, ne de ben düzgün düşünemiyorduk.

Göz yaşlarım akmak istiyordu, Sinirden ve hayal kırıklığından.

Belki o ağlıyordur bile...

Ona ihtiyacım olduğunu nasıl düşünebildim? Bana güven vermişti, huzur vermişti.

Peki ya hediye?

Hediye hakkında ne düşünüyordu? Alıp bakmış mıydı? Yada tekme savurup oda arkasına dönüp gitmiş miydi?

Ormanda olduğumun farkındaydım ve güneş bir kaç saate batacaktı.

Ve ben yolumu bilmiyordum. Rastgele yürümüş ve gitmiştim. Kavga etmeseydik eğer, hiç böyle şeylerle uğraşmazdım.

Sinirle saçlarımı çekmiş ve oturmuştum. Elime, yere düşmüş bir kaç dal alıp kırmaya başladım. Sinirle etrafa da bakıyordum. Üstümün kir olmasına aldırmadan, uzandım.

Gözlerimi gök yüzünde gezdirirken, yavaş yavaş yağmur damlaları yüzümü ıslatmaya başlamıştı. Sağ kolumu yastık niyetine başımın altına, sol kolumuysa karnıma koymuştum.

~ Sanırım, gök yüzü bize ağlıyor? ~

Derin bir nefes verdim.

Neden olmasın?

~~<^^><^^>~~

Ormandan bir şekilde çıkmayı başarmıştım. Canım acayip derecede sıkılmış, moralimse acayip derecede bozulmuştu.

Ben ne yapmıştım ki?

1 saat geçmişti ve herhangi bir etkileşim görülmemişti.

Nihayetinde telefonum çalmıştı. Işık hızıyla cebimi yoklayıp telefonu çıkarmış ve arayana bakmıştım.

NAMJOON...

~KORUYUCU'M~ TaeGiTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang