(23)

217K 11.1K 4.5K
                                    

"Bu işte bir iş var, haberin olsun. Bak, buraya yazıyorum," diyerek, orta sehpaya uzanıp parmağını masaya bastırdı Pınar. "Bu adam parmağına yüzüğü 'Çok yakıştı,' diyerek takar, siz evlenirsiniz de senin haberin olmaz."

Beni iyiden iyiye korkutmuşlardı. Ben "alt tarafı yemek" diye kendimi rahatlatmaya çalışırken bizimkiler dört bir yandan üzerime geliyorlardı. Engin öyle birden babasına şaka yapmamızı isteyince, ben de hiç normal bir şey düşünmemiştim fakat daha dün bir, bugün ikiydi.

Hemen evlilik düşünecek hâli yoktu ya? Yoktu, değil mi? Ben daha yirmi üç yaşımda, arkadaşıyla millete şaka yaparak geçinen bir kızdım. Evlilik, şu an hayatımda hiç düşünmediğim kadar geri plandaydı.

"Ya of, saçmalamayın," dedim, artık bu sohbetten sıkıldığımı bariz bir şekilde belli ederek. "Tamam, ben de ilk başta öyle düşünmüştüm de, değil. Bence babasına gıcıklığına şaka yapmamı istiyor. Hem Mert neler anlattı, zamanında çok kısıtlamış onları. Bu yüzdendir..."

"He, he," dedi Pınar, aynı Arda'nın yaptığı gibi başın sallayıp dilini dışarı çıkararak. Ben en son bu hareketi yaptığımda, tırnağımdan olmuştum. O günden sonra da dilimi dışarı çıkarırken bile iki kez düşünüyordum.

Yine içime kurt düşürmüşlerdi; eğer Engin'in aklında evlilik teklifi fikri yoksa da benim saçma sorularımdan sonra olacak ya da Engin, evlilik meraklısı bir kız olduğumu düşünüp benden uzaklaşacaktı.

"Bahar, Allah aşkına, sen de bir şey söylesene," diyerek, üçlü koltukta uzanan ve tuzlu krakeri yavaş yavaş kemiren Bahar'a döndüm.

"Bence de normal değil, ya bu adam ciddi ya da seninle büyük oyun oynuyor."

Ağlarcasına güldüm.

"Hangisi daha kötü, benimle hemen evlenmek istemesi mi yoksa benimle hiç evlenmek istememesi mi?"

"İkisi de birbirinden kötü," dedi Pınar.

"Bence de," diye katıldım ona. "Ne yapmalıyım?"

Pınar, ne yapmam ve nasıl geride kalmam gerektiğine, onu bu fikirden nasıl uzaklaştıracağıma dair uzun uzun fikir üretti.

Engin'den hoşlanıyordum, onu seviyordum ve ona âşıktım. Bu bir gerçekti. Sırf benimle evlenmek istiyor diye, kendimden uzaklaştırmak için onun nefretini kazanamazdım ve Pınar'ın verdiği öğütler onun nefretini kazanmamdan başka hiçbir işe yaramazdı.

Her şeyi zamana bırakacaktım.

Okları üzerimden almak için Pınar'a "Sen anlatsana," dedim, Mert'le çıktığımız kutlama yemeğinde Mustafa'yla olan gerginlikleri aklıma gelince. "Geçen yemekte neden sessizdin?"

Birden morali bozulur gibi oldu, aralık olan dudakları kapandı.

"Canım sıkkındı," dedi kestirip atarcasına. Aramızdaki en kapalı kutu Pınar'dı. Özel hayatını paylaşmayı, daha çok duygularını paylaşmayı sevmezdi. Ağzından zorla bir şey alabilirdik, bugüne kadar Mustafa'ya olan ilgisini bize bir kez bile açmamasının nedeni de buydu.

"Neden?" diye sordum.

"Hiç, öyle işte."

"Mustafa'nın da canı sıkkın gibiydi," dedim.

Alay edercesine güldü, dudaklarındaki o gülüş buruk bir tebessümle sonlandı. O an içim cız etmişti, çünkü gözleri de dolar gibi olmuştu ve ben Pınar'ı ilk kez bu hâlde görüyordum.

Polis Şakaya Gelmez Where stories live. Discover now