"Evet kampta bu kalın kitabı bitirdiğine ve bolca resim yaptığına göre futbolu öğrenmeme sebebini bulduk." dedi gülen bir sesle.

"Komikti." dedim yattığım yere biraz daha sokulurken. Iki kolunu etrafıma sarıp yatışımızı değiştirdi.

"Sence Raskolnikov'un sonu ne olacak? Tamam sen okudun ama okumamış gibi yap ve konuş benimle."

"Okuduğum bir şeyi nasıl okumamış gibi yaparım Tuna?" dediğimde seslice nefesini saçlarıma üfledi.

"Ben bir yorum yapamam. Ama seni dinlerim." dedim gözlerimi kapatıp.

"Raskolnikov pişman olacak bence. Iki  cinayet işledi. Ve son okuduğum yerde ise yakalanma riski vardı. Umarım yakalanmaz. Ki yakalanmaz bence ya. Türk mantığı kurdum, iyi dinle, yakalanırsa kitap biter." dedi ve ardından sarsıla sarsıla gülmeye başladı. Komik değildi aslında.

"Spoi vermeyi ne kadar çok istesemde vermeyeceğim. Okuman gereken muhteşem bir kitap çünkü." dedim ve göğsünden kalktım. Kapının arkasında asılı olan kırmızı hırkayı aldım.

"Nereye?" dedi ardımdan kalkarken. Hâlâ iyi olmadığımı düşünüyordu geçen geceden sonra. Ki iyiydim. Bugün onunla yaptığım her şeyde biraz daha iyi olmuştum. Yemek yerken, temizlik yaparken, şarkı dinlerken ya da kitap okurken.

Dinlenmiştim.

"Balkona. Sigara içeceğim."

🍁

Hava ne soğuktu ne de sıcak. Ilık bir hava sahipti bu gece ... Kafamı kaldırıp  dolunaya çevirdim bakışlarımı. Çevresindeki bulutlara rağmen bir şey kaybetmemişti parlaklığından. Tüm şehri aydınlatıyordu hâlâ.

"Tuhfe?"

'Hm' tarzı bir ses çıkartıp sigaramı içmeye devam ederken soğuk ellerini tişörtümün içinde, belimde hissedince yerimden sıçramıştım. Dilimin ucunda kadar gelen küfürleri geri yollarken sert bakışlarım ile ona bakıyordum.

"10 kere seslendim sana pezevenk. Sonuncusunda götünden gelen 'hm' sesine tepki olarak say bunu." dedi ve beni kolunun altında çekip, balkonda olan salıncağa oturttu.

Romantik olmuştu ortam.

Hiç sevmem.

"Bir şey soracağım sana?" dediğinde ona çevirdim gözlerimi.

"Hadi sor."

"Sen şey yapabilir miydin? Yani Raskolnikov gibi birini öldürebilir miydin?" dediğinde dudaklarımda bir gülümseme oluşmuştu.

"Yapardım. Raskolnikov'dan daha iyisi hemde." dedim ona yandan bir bakış atarak.

"Nasıl yapardın? Anlat."

"Neden? Eline ne geçecek ben sana bunları anlattığımda?" dedim aşağıdan ona bakarken. O ise bana bakmıyordu.

"Sadece merak ediyorum." dedi, kafamı omzuna yaslayıp tekrar dolunaya çıkarttım gözlerimi. Tüm ihtişamı ile parlıyordu hâlâ.

"En dinç anında öldürürdüm öldüreceğim insanı. En sağlıklı anında. Raskolnikov gibi kesici bir aletle." dedim gözlerimi gökten çekmeyip.

"Bunu zevk için yapardım. Birisi beni kızdırdığı ya da bana kötü davrandığı için değil. Zevk için."

"Nasıl zevk için bir insan sex yapabiliyorsa bende insan öldürebilmeliyim." dedim göğsünden kalkarken. Karşısına dikildim. Şaşkın gözleri üzerimde gezinip duruyordu.

"Nasıl bir insan, bir insanın duygularını sikip  atabiliyorsa bende bunu yapabilirdim." dedim yerimde ufak adımlar atarken.

"Bıçak ile yapardım. Düşünsene elinde bir karambit olduğunu ve karşındaki insanın her yerini delik deşik ettiğini. Ya da m48 cyclone. Direkt olarak değil de acı çektire çektire, kanın o sıcaklığını elinde hissede hissede."

"Otopsi yaparcasına tüm vücud parçalarını ayırabilirdim. Kalbinin atışını avuç içlerimde hissetmek isterdim."

"Bir meditasyon bu. Bir rahatlama arzusu. Sex gibi, kitap okumak gibi."

Tabiki 'de delirmemiştim. Tüm bunlar her insanın yapabileceği türden şeylerdi. En sessiz insan ya da en aktif insan, ne fark vardı aralarında? Bilinçaltımız leşti, kimse aksini iddia edemezdi.

Tuna'yı yüzündeki şaşkınlık ifadesi ile bana bakarken bulmuştum. Bir yere gitmemişti aslında. Tam karşımda, hâlâ salıncakta oturuyordu.

"Sen," Derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Sen delirdin mi amına koyayım?" dedi garip bir ses tonuyla. Onu korkutmuş muydum?

"Ah güzelim ben delirmedim. Beni delirttiler."

🍁

*suç ve ceza, fyodor mihayloviç dostoyevski



canhıraş |bxb|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin