24: "Benim ailem sensin."

En başından başla
                                    

"Peki neden yaptın..." diye sordu Jungkook. Dudakları kurumuştu. Doğru soruları, onu sıkıp üzmeden sormak istiyor; ve doğru cevapları, yine bu şekilde almak istiyordu.

Yutkundu.

"Onlar senin ailendi. Irkındı." Diye fısıldadı. Onları göz göre göre katlettim ben. Ve aynı şeyi sana da yaptırdım. Etkim altında olduğunu sanan sana. Neden öldürdün onları? Madem etkim altında değilsin neden-"

"Benim ailem sensin. Ve söz konusu sen olduğunda, gözümde hiçbir canın değeri yok."

İlk kez ona rahatça dokunuyordu.
İlk kez güçlü bedenini sırtını ona yaslamış halde tutuyor  ve karanlık odanın ardından, parlak gökyüzünü seyrediyordu.

İlk kez birbirlerine gerçekten güveniyor, tehlikeli oyunların olmadığını bilerek, tüm samimiyetleriyle yaklaşıyorlardı.

Günahkârlardı. İkisi de birbirinden günahkar ve öldürmeye aç canavarlardı.

İyi taraflarını yalnızca birbirlerine gösteriyor, dirençlerini yalnızca birbirleri için kırıyorlardı.

Başkalarının önemi yoktu.

Bu zalimceydi.
Duyguları zalimceydi.

Ama böylelerdi.

"Yaşlanmak istemiyorum." Jungkook, aklını dolduran karanlık düşünceyi ortaya nasıl çıkaracağını uzun süre düşünmüştü. Ancak belki de bir anda söylemeli ve kurtulmalıydı. Öyle de yaptı. Çok uzun zamandır kafasını bulandıran ve onu acı bir buhrana sürükleyen düşünceyi Jimin'e anlattı.

Aslında.. Kendini bildi bileli söylüyordu ona bunu. Bir zamanlar onun denetimine muhtaç bir çocukken dahi bu korku dolu düşünceler hafızlarından dudaklarına düşüyor ve Jimin'e yönetiliyordu.

"Küçüklüğümden beri," diye fısıldadı. "Seni sevdiğimden beri. Bir gün yaşlı bir bunak olma düşüncesi beni çıldırtıyor. Bir gün aynanın karşısında yaşlı bir adam görmeye başlayacağım. Sense hala genç ve güzel gülümsemen ile bana bakacaksın. Ancak ben, senin sevdiğin o adam olmaktan çıkacağım. Anlıyor musun? Bu beni çıldırtıyor. Ve ben bununla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum."

Altın kural. Hiçbir hybrid dönüştürülemez ve ölümsüzlüğe kavuşamazdı.

Bu lanet olası bir yasak değildi.

Sadece dönüşemiyorlardı işte.

Genleri buna engel oluyordu.

Hybridler ölümsüz olamazdı.

Ve Jungkook ölecekti.

Bu, Jimin'in uzun zamandır bildiği ve ruhuna kabullendirdiği bir gelecekti.

"İleriyi  düşünmek istemiyorum." Diye konuştu. "Sadece bu an. Sadece bu anı yaşamak istiyorum. Öyle yapamaz mıyız Jeon?"

"Yapabiliriz." Diye fısıldadı Jungkook. "Yapabiliriz."

Ölüm yanlarında bir nefes gibi gezerken, sonunda olmuştu.

Sonunda tüm pişmanlıklar ve kırılmışlıklara rağmen ikisi birlikteydi.

Birlikte savaşacak ve ne olursa olsun birlikte olacaklardı.

Jungkook en başından beri bir kukla olarak görülmüştü. Doğduğundan beri.

Düşünülen şey yönetileceği ve yönetilen kişiler tarafından her şeyi yapacak bir ölüm makinesine çevrileceğiydi.

Ancak olan şey bu değildi.

Jungkook, onun ölüm makinesi olmasını isteyen insanların yönettiği bir kukla değildi.

Jungkook, ölüm makinesi olmayı bizzat kendi istemişti.

Ve bunu dost ve düşman demeden herkesi öldürerek göstermişti.

Merhameti yoktu.

Duyduğu bir sevgi yoktu.

Yalnızca ben.

Yalnızca benim tarafımdan fethedilen ve cılız da olsa atmaya çalışan bir kalbi vardı.

Onu durdurabilir ve tüm bu kötülüklere son vermesini sağlayabilirdim.

Onun ölmesi demek, tüm kavga ve kaosun bitmesi demekti.

Tüm masumların, iyilerin ve çocukların... kurtulması demekti.

Bunu yapabilirdim.

Onu öldürüp kaybolan  barışı geri getirebilirdim.

Ama istediğim bu değildi.

Gidecek milyonlarca canın, gözümde tek bir değeri dahi yoktu.

Jungkook bana teslim olmuştu. Ben de Jungkook'un kötülüğüne teslim olmuştum.

Ve biliyordum. Bundan böyle kopan tek bir saç teli için bile bütün dünyayı ateşe verirdim ben.

Birlikte verirdik.

Hazır olmalıydı.

Dünya oluşacak yeni felaketlere hazır olmalıydı.

Çünkü kana susamış bir hybridin savaşına, onu destekleyen, kana susamış bir başka yarı hybrid daha eklenmişti.

Ben eklenmiştim.

Bölüm sonu.

Cunning Child | JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin