17. Bölüm: Son

10.7K 624 117
                                    

Bölüm Şarkısı; Erdem Akın- Hemşin Yaylaları


--------------------

Urfa'ya geri döneli iki gün olmuştu ve şu an ailecek yemek yiyorlardı

Oops! Ang larawang ito ay hindi sumusunod sa aming mga alituntunin sa nilalaman. Upang magpatuloy sa pag-publish, subukan itong alisin o mag-upload ng bago.

Urfa'ya geri döneli iki gün olmuştu ve şu an ailecek yemek yiyorlardı. Tabii Ayşem hariç! Bu durumun garip olduğu açıktı çünkü Ayşem yemeklere karşı duramayan bir bünyeye sahipti.

Karşısındaki adama alttan alttan dik dik bakarken öfkesine hakim olamıyordu. Fırat, en son gece film izlediklerinden beri doğru düzgün konuşmuyor, yüzüne bile bakmıyordu. Bu durumun en güzel örneği de, Dilşad'a 'Gel yanıma otur abiciğim, özledim seni.' diyerek Ayşem'i yanından şutlamasıydı. Yazardan not; İşte bu gada basit jfkdjfkdkfe (el ayak senkronize olmalı)

"Keçamın, neden yemek yemiyorsun? Rahatsız mısın?"

Kafasını mekanik bir şekilde yade Berdil'e çevirdi. Yaşlı kadının hasta yüzü toparlanmış daha sağlıklı duruyordu.

"Yok, iyiyim." dedi yorgun bir tebbessümle. Bugün iş oldukça yoğun geçmişti. Öldürülen çocukla ilgili yeni bir ipucuna ulaşılmıştı. Mahallenin bakkalı bundan birkaç ay önce eli kanlı bir adamın koşarak uzaklaştığını söylemişti. Şimdi araştırmalar bu adamı bulmaya yoğunlaşmıştı. En kısa sürede bu davanın çözüleceğini hissediyordu Ayşem.

Afran Ağa boğazını temizleyip gülümsedi gelinine. "Ee kızım iş güç nasıl? Rahatsız eden, tehdit eden var mı?"

"Arada oluyor ama çok ciddiye alınacak laflar değil."

Afran Ağa'nın kaşları çatıldı ciddiyetle. Çok ciddiye alınacak laflar değil demekti. Her şeyi ciddiye almalıydı bu tarz konularda.

Aynı şeyi Fırat da düşünmüş olacak ki karısına baktı öfkeyle. "O ne demek! Kim ne derse desin ciddiye alacaksın, tehlikeli bir işin içindesin ve tedbirli olmalısın! Biri bir şey dediğinde gelip bana söyleyeceksin hemen!"

Ayşem, günler sonra kendisini kale alıp konuşmasına mı sevinsin yoksa kendisini çocuk gihi azarlamasına mı sinirlensin karar veremedi ama günlerin getirdiği yorgunluk ve bezmişlikle sinirlenmeyi seçti.

"Ben ne yapacağımı gayet iyi biliyorum! Mahkeme çıkışı 'seni öldüreceğim' diyen her tehdidi önemsiyorum fakat hepsi içi boş çıkıyor. Tedbirli olduğumu gayet iyi biliyorsun!"

Mavi gözleriyle etrafa öfke saçarken nerede olduğunu veya etrafındaki büyükleri unutmuştu. Şu an sadece kitlendiği siyaha çalan gözler vardı. Kaşığı sıkmaktan bembeyaz kesilen elinu serbest bırakarak sakinleşmeye çalıştım.

Hem günlerdir konuşma hem de çok önemsiyormuş gibi azarla! Yok öyke bir dünya Fırat Ağa!

"Kalk," dedi Fırat dişlerinin arasından öfkeyle. "Belli bugün çok yorulmuşsun, kalk dinlen." dedi aynı öfkeyle. Şimdi bağırarak 'kalk lan' demesini bilirdi ama Ayşem'in yapmayacağını çok iyi biliyordu. En iyisi güzellikle masadan kaldırıp sonra delirmekti!

KARADENİZ'İ GETİR DE GELTahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon