4

59 11 14
                                    

Kamaradaki derin nem kokusu ile uyandım. Gece pek uyuyamasam da kanımda dolaşan tedirginlik sayesinde dinç hissediyordum.

"Hey, günaydın! Hazırlıklarını yapsan iyi edersin, varmak üzereyiz, birazdan gelirler."

Teşekkür ettim ve gülümseyerek kapıdan çıkmasını bekledim.

Eşyalarım fazla olmadığı için hazırlanmam kısa sürmüştü. Kahverengi eskimiş bavulumu alarak kaldığım kamaradan çıktım. Rosa Glauca bütün gösterişi ile karşımda duruyordu.

Beni almaya gelen bir adam ile daldığım manzaradan kafamı çevirdim. Sessizce beni diğerlerinin toplandığı yere götürmesine izin verdim.

♦♦♦

"Göbekler içeri, kalçalar dışarı! Kızlarım hizayı bozmayın!" Saray hizmetlilerini eğitmekle görevli olduğunu düşündüğüm dolgun bir vücuda sahip kadın emirler yağdırmaya devam ediyordu.

Eşyalarımızı küçük bir odaya yerleştirdikten sonra apar topar bahçeye çıkarılmıştık. Burası fazla büyüleyiciydi. Sarayın bahçesinde her türden gülü görebiliyordum. Ve sadece güllerin olması ayrı bir hava katıyordu.

Küçük eğitimi tamamladıktan sonra biraz bahçeyi dolaşmaya karar vermiştim. Burası peri masallarıdaki bahsettikleri yerlere benziyordu. Bahçeye hayranlıkla bakarken sert bir bedene çarptığımı hissettim.

"Önüne baksana! Neden dikkat etmiyorsun?" Kızıl saçlara ve buz gibi mavi gözlere sahip bu adamın giyiminden sarayda önemli bir mevkide olduğu belliydi ve sesimi çıkartmadım. Özür dilemek için ağızımı açtığım sırada bizi eğitmekle görevli Adalyn benden önce davrandı.

"Kusura bakmayın Sör Eduard, kızlarım sarayda yeniler ve çok çekingenler, bilerek olduğunu sanmıyorum."

Diyerek hafifçe saygı ile eğildi. Ona uydum fakat sinir olmuştum. Sessizce özür dileyerek yanlarından ayrıldım. Sarayda çok az insanla muhatap olmak istiyordum. Çok insan çok sorun demekti ve ben dikkat çekmeyi hiç istemiyordum.

Adalyn'in arkamdan geldiğini gördüm ve adımlarımı yavaşlattım.

"Sör Eduard bu sarayda bulaşman gereken en son kişi güzel kızım. Yıllar önce kendi kız kardeşini katlederek öldürdüğü söyleniyor."

Ağzımın şaşkınlıkla açılmasına engel olamamıştım

"Peki neden, neden böyle bir şey yapsın ki?"

Ellerini "kim bilir" dercesinecesine yukarı kaldırdıktan sonra yanımdan ayrıldı. Burada daha neler ile karşılaşacaktım acaba?

Biraz içim ürpermişti fakat gezime devam etmek istiyordum. Adımlarımı bahçenin başka bir tarafına yönlendirdim.

Oldukça şık giyinimli ve kraliyet ailesinden olduğu belli biri arkası dönük güllerle uğraşıyordu. Heyecanlanmıştım çünkü fazlasıyla merak ediyordum onları. Ellerimin terini silip hızla yanından geçmeye yeltenecekken arkasını döndü.

Küçüklüğümde gördüğüm o yeşil gözler ve kıvırcık, parlak saçlar... Bu prens Harry olmalıydı. Yeşilleriyle çelişen buz gibi ifadesi beni ne yapmam gerektiği konusunda geriyordu.

Fazlasıyla garip bir durumdu çünkü ikimizde durmuş birbirimizle bakışıyorduk. Daha sonrasında kendime gelerek kafamı eğerek acemice bir selamlama yaptım. O ise düz, duygusuz bir ifade ile yanımdan geçip gitmişti.

Demek ki prens hakkındaki dedikodular doğruydu. Bu sarayda günlerimin hiçte kolay geçmeyeceğini anlamanın verdiği çöküntüyle başımı eğip saraya doğru yöneldim.

Petunia || hs.Where stories live. Discover now