1

134 17 9
                                    

Gökyüzünü andıran mavi elbisemin eteklerinin çamur olmasını umursamadan, hafif bir şekilde yağan yağmurun altında hızlıca koşuyordum. Benim için çoktan yıpranmış eski püskü bir elbiseden daha önemliydi kraliyet ailesinin geçit törenini izlemek. Kabarık, işlemeli güzel elbiseler, değerli taşlarla kaplanmış aksesuarlar ve daha nice göz alıcı şeyler... Bunları izlemek beni bir peri masalındaymış gibi hissettiriyordu.

Bugün krallığın en küçüğü olan Prens Harry halk ile tanışacaktı. Herkes onu delicesine merak ediyordu. Sarayda çalışanların pazarda yaydığı dedikoduya göre diğer hanedan üyelerinden çok farklıydı o. Burnu havada olmayan, cömert ve yardımsever. Bunlar diğer prens ve prenseslerde bulunmayan şeylerdi. Kral ve kraliçe ise onların aksine pamuk gibi kalplere sahiptiler. Prens Harry'nin kime çektiği belli oluyordu fakat diğerleri için bu düşünülmesi gereken bir konuydu.

Sonunda geçit törenin yapıldığı yere gelebilmiştim. Görünüşe göre evlerde kimse yoktu ve herkes buraya akın etmişti.

En ön sıra metrelerce uzağımdaydı fakat bir şekilde geçmenin yolunu bulmam lazımdı. Bu 8 yaşındaki ufak tefek bir kız için kolaydı. Hemen işe koyuldum ve ilerlemeye başladım. Sonunda geçtiğimde yolun kenarında belli aralıklarla duran gardiyanları gördüm. Kırmızı üniformaları ve heybetli şapkaları ile büyüleyici görünüyorlardı.

Etrafıma büyülenmişcesine bakarken insanların alkışları ile kendime geldim. Vakit gelmişti. Kafamı sol tarafa çevirdim ve gösterişli kraliyet arabasının ön kısmını gördüm. İlk bakışta kral gözüküyordu ve o da bütün sevecenliği ile halkı selamlıyordu. Boyum kısa olduğundan ötürü arka kısmı göremiyordum. Herkes onu görebilmek için birbirlerini ittiriyordu. Alkışlar, tezahüratlar, sevgi sözcükleri birbirlerine karışmıştı.

Araba gittikçe yaklaşıyordu. Biraz daha görmek için parmak uçlarımda basarak uzandım. Ve işte o an, o an ömrümde unutamayacağımı anladığım ve gördüğüm en güzel yeşil, zümrüt gibi gözler ile karşılaştım. Gözlerimi ondan ayıramıyordum. İşin garip olan kısmı şuydu ki, yanlış görmüyorsam o da benim kahverengilerimden ayıramıyordu gözlerini. Heyecandan ellerim buz kesmişti. Arabanın ilerlemesi ile girdiğim o büyülü etki kaybolmuştu. Rüzgardan önüme gelen saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdım ve kuruyan dudaklarımı ıslattım. Olabildiğince hızlı bir şekilde eve gitmeyi umarak yola koyuldum.

Petunia || hs.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin