18 ∝

444 76 73
                                    

Çiğ kokulu hasretlerden, toprak kokulu mazilere.

•••

Bir rüyanın en can alıcı kısmında açtığı gözlerinde kabuk bağlamıştı bedeni. Zorlanarak açıp gözlerini perdeye rağmen içeri dolan güneş ışığına karşı derin bir nefes aldı. Bu boşluğu ne ile kapatacaktı şimdi, o eve nasıl girecek, onun dokunduğu onun yaşadığı yerde nasıl yaşayacaktı? Ne denli ağır bir döngüydü ki bu gözbebeklerinden beyninin kıvrımlarına sis gibi iniyordu. Kolları arasına aldığı yorganı bırakıp külçe gibi ağırlaşan başını zorda olsa kaldırdı yataktan. Baş ucundaki komidinde kahvaltı tepsisi onun yanında ise telefonu duruyordu. Kuruyan boğazına oturan hüzünle zar zor yutkunup alt dudağını dişleri arasına aldı. Bir umut diye kendini kandırıp telefonunu kaptığında gelen mesajlara, aramalara bakmadan tek bir isme odaklandı. Yoktu. Asılan yüzüne ek olarak Yoongi' nin bu sabah attığı mesajı görmek kalbini durduracak sandı. İtirazı olmazdı, o yüzden usulca açtı mesajı. Yüzünde dingin bir ifade vardı, tuhaf bir kabullenişin getirisinden olsa gerek bir şeyler hissetmiyor gibiydi.

Abisinin kardeşi:

Unutmuş Taehyung. Her şeyi unutmuş

Telefonu sakince bırakıp Jimin' in onun için bıraktığı kahvaltı tepsisini alarak tüm sakinliğiyle balkon kapısını açarak dışarıya bıraktı. Yatağı topladı, dolaptan kendisine uygun bir şeyler ayarlayıp gri saçlarını düzelterek evden çıktı.

Evine giden yolda sekiz şarkı, yirmi iki düşünce, üç hayal bitirdi. Telefonundan iki isim, bir koca dünya sildi.

Gözleri hala şiş, boğazında hala derin bir sızı, babasının bıraktığı yaralar dünden daha acınası.

•••

Kesinlikle öfkeden gözü döndüğü için şirkete baskın yapar gibi dalmamış, SeokJin' in odasını önüne gelene sormamış ve onu durdurmaya çalışan sekretere rağmen odasına dalarak yakasına yapışmamıştı. Öfke problemi olsaydı yapardı ama Jimin' in kesinlikle öfke problemi yoktu, zaten yakasına yapışma sebebi de kravatını düzlemesiydi.

"Ona ne yaptın?!"

Şaşkın bakan ama yine de tuhaf bir donuklukla parlayan gözlerden çekmeden gözlerini sıktığı dişleri ve sımsıkı kapadığı yumruklarıyla meydan okumuştu. Karşılık alamadı.

"Kime, ne yaptığımı tam olarak bilmiyorum ama yakamdan ellerinizi çekmediğiniz sürece güvenliği çağıracağıma emin olabilirsiniz."

Biraz daha sıkılaştırdı parmaklarını, adamı kendisine doğru çekmeye çalıştığında kuvvetli bir dirençle karşılaştığından parmak uçlarında yükselerek gözlerine biraz daha yaklaştı.

"Taehyung şu an ne halde dümbük! Neden yaptın bunu ona?"

Genç adamın siyah gözlerinde büyük bir karmaşanın filizleri yavaşça yeşerirken, yeşil saçlar görüşüne girmiş yakasında ki ellerin uzaklaşmasını sağlamıştı. Taehyung? Zihninde bir şeyler hareketlensin diye bir süre bekledi. Yoktu. Adının bıraktığı derin bir sızı, parmak uçlarına kadar yapışan soğuk küller dışında ona dair bir şey yoktu.

"Jimin! Delirdin mi sen?"

"Babası öldü! Nasıl sakin kalayım?"

Yoongi içinde ki huzursuzluğu bastırabilmek adına abisinin yanına gelmişti. Aslında amacı pürüzleri ortadan kaldırmaktı, Tae' nin de istediği gibi abisinin hayatına devam etmesini istiyordu. Hatırlaması delirmesi demekken nasıl olurda her şeyi zihnine bırakmasına izin verebilirdi? Kimden vazgeçmesi gerekiyorsa, kim için ölümü seçiyorsa onun uğruna yaşamak için her şeyi yapardı. Abisi onun sonsuzuydu, sonuna yol açamazdı. Ama kelimelerin büyük bir sızısı vardı, olayların derin bir yangısı.

Three Steps to Stars | TaeJinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin