Kaza

155 128 235
                                    

Eda'nın anlatımı.

Küçük bir ölümdür uyku. Farkında olmadan ölüme en büyük adımı atmışsındır. Ya kalacaksın orada, ya da yeniden nefes alacaksın. Bazen öyle anlar olur ki, ölmek için yalvarırsın Allah'a. Canın öyle çok yanıyordur ki, ölüm tüm acılarını dindirecek ve derin bir nefes alacakmışsın gibi gelir. Aldığın tüm nefesler ciğerlerinde tıkanıp kalır. İçini parçalara ayırdığı an vermek istersin, ama onu bile yapamazsın. Ölüm sana yaklaşmıştır artık bilirsin. Yüzünde şimdiye kadar oluşmayan o kadar güzel bir tebessüm oluşur ki, gören herkesi kıskandırır. Ölümü bile. 

Yüzündeki o tebessümle dalarsın uykuya. Öldüğünü sanırsın. Rüyalar sana ya cenneti yaşatır, ya da cehennemi. Bazen o kadar güzel bir rüyanın içinde bulursun ki, kendini bir daha uyanmak istemezsin. Zaman dursun, tüm her şey kaybolsun. Tanıdığın, sevdiğin kimse olmasın. Sadece sen ve rüyan olsun. O huzurlu anın içinde yok olmak istersin. Kimseyi görmeyeceğini bilsen bile, asla uyanmak istemezsin. Çünkü cennette yaşamaktır o an.

Bazen de tam tersi olur. Her şeyden kaçmak için sığındığın rüyalar sana cehennemi yaşatır. Kaçmaya çalıştığın her şey birer birer karşına çıkar. Ne kaçacak bir yerin vardır, ne de saklanacak bir gölgen. Uyanmaya çalışırsın, sanki göz kapakların sana inat edercesine açılmamaya direnir. Uyanmak yerine daha da içine çekilirsin. Rüya yerine bir gerçeği yaşarsın. Hani bir laf vardır ya, "İnsanoğlu kaçtığı şeylerle sınanır" diye. Evet bu defa kaçtığın şeyle sınanırsın. Ölüm senden uzaklaşmıştır artık. Acılarla yaşamaya alışma zamanıdır. Ya savaşarak kazanacaksın, ya da sürünerek hayatını kaybedeceksin. 

Sabah o kadar güzel uyandım ki. Aylar sonra ilk defa kabus görmeden uyandım. Her gece o son günü görürüm. Miraç'ın söylediği son cümle ile evden çıkmıştım. Onları son görüşüm oldu. Beni öylece bıraktılar. Her gece aynı şeyleri yaşamaktan yoruldum. Ayakta kalacak gücü bulamadığım anlar her şeye inat tutunacak bir dal buldum kendime. Burnuma o kadar güzel koku geliyordu ki, uyku filan kalmadı, daldığım düşüncelerden beni çekip aldı. Hemen ayaklandım. Şefika yine mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Yine döktürmüştü, eh bana da yemek düştü.

"Günaydın kuzuuuu."

"Günaydın canım." Sesimi duyduğu zaman daldığı dünyadan ayrıldı. Bir şeyler değişmiş. Her zaman 'Konya'ya gelirsem benden mutlusu olmaz. Onlarla birlikte o anları yaşarım ben. Huzurdan çok farklı bir duygu, aşk desem, hiç olmaz. Çok ama çok hafif kalır. Kelimelerle anlatamam ben.' derdi. Ama şimdi orada kaybolmuş, kendini de bulamıyor gibi. 

"Yine döktürmüşsün kuzu. "

"Evet baktım sen uyku tulumu gibi yatıyorsun, ben de  sen uyanana kadar kahvaltı hazırladım." Aha yine uyku yanımdan vurdu. Ne yapayım ben uykucuysam. 

"Ellerine sağlık kuzum."

"Afiyet olsun." Kahvaltı yapmaya başlamıştık. Mert'i de aramıştık ama telefona cevap vermemişti, en iyisi mesaj atmak. Boş yere gelmesin buraya kadar. 

"Giden kişi: Mert ben bu gün taksi ile gideceğim. Senin gelmene gerek yok. Aradım açmadın onun için mesaj atım. Akşam görüşürüz Mert." Mert'e mesaj attıktan hemen sonra Şefika'nın yaptığı nefis kreplere gömüldüm.

" Yavaş ye kız boğazında kalacak."

"Yyyok kalmaz conoso." ağzım doluyken konuşmaya çalıştım. Altını çiziyorum sadece çalıştım. Ama o beni bir bakışımla anladı, yarım yamalak cümleyle mi anlamayacak peh.

"Tamam hadi ye daha hazırlanacaksın."

"Bu arada saat kaç?" Yemeğe dalıp saati unuttum ben.

" 07:35 kuzum saat."

Gecmişin gölgesiWhere stories live. Discover now