İLK KARŞILAŞMA

421 194 1.2K
                                    

Her gün biraz daha karanlığa kapıılır insan. Kendi karanlığı adım adım uçuruma sürükler. Ruhu kalbinin elinden tutarak bile isteye yürür uçuruma. Tüm yaşadıkların, geçmişine sünger çekmek istercesine gözünü kırpmadan atlar boşluğa doğru. Tam düştüm, bu defa son dediği an yeniden kendini dimdik ayakları üzerinde bulur. Ne kendisinden, ne de geçmişinden kurtulamamıştır. Uçurum ölüm değildir.

Neden mi? Çünkü içi daha karanlık ve dipsiz bir kuyudur. Her gece binlerce kez o uçurumdan kendisini atar. Hem de hiç düşünmeden yapar bunu. Kurtulacağını sanır geçmişi delik deşik edeceği zaman. Ne yazık ki, geçmişin onu asla bırakmayacağını unutarak. Öyle hain ve acımasızdır ki, geçmiş asla yarım bırakmaz seni. Sen kendini bırakırsın, ama o seni asla bırakmaz. Seni senden daha iyi tanır çünkü.

Gecenin karanlığında çalan kapıyla yerimde kala kalmıştım. Burada tanıdığım kimse yok, kapımı çalacak birisi hiç yok. İçimde kopan fırtınalara inat kapıya yakınlaştım. Elimde telefonu da hazır tutuyordum. Tanımadığım birisi ve beni rahatsız ederse polisi arayacaktım. Delikten bakınca Mert'i görmeyi beklemiyordum. Sanırım bir şey unuttu.

"Hoş geldin Mert?" Soru sorarcasına yüzüne bakıyordum. Gözleri kızarmış, ağladığı her halinden belli oluyordu. İçten içe endişelensem de, dışarı yansıtmamaya çalıştım. ne kadar başarılı olduğum ise muamma.

"Ho...."

Daha cümlesini tamamlamadan ağlayarak bana sarıldı. Bunu beklemiyordum. Kim yeni tanıştığı birinin ona aniden sarılmasını bekler ki? Ben şok olsam da, ona destek vermek için sırtına dokundum, ağlaması biraz dindikten sonra benden uzaklaştı. Yüzüme bakmadan arkasını dönüp gitmeye başlamıştı ki, kolundan tuttum. Belli ki, bir derdi var ve anlatmaktan çekiniyor. 

"Nereye gidiyorsun Mert?"

"Özür dilerim Eda hanım sizi rahatsız ettim akşam akşam ben gitsem daha iyi olur." Ah be çocuk ağlayarak o şansını kaybettin. İçim içimi yer seni bu halde gönderirsem. Diğer taraftan ise tanımadığım için içim rahat değil. İçimden bir ses ise bu gözler yalan söylemez diyor.

"Ne rahatsızlığı Mert. Ne oldu sana? Eve gelsene."

"Yok ben gitsem daha iyi ."

"Mert içeri  gelecek misin!"

"Tamam Eda hanım."

Mutfağa geçip kahve yapmaya başladım. İkimizin de biraz sakinleşmeye ihtiyacı var. Hem anlatacaklarını kafasında toparlar belki. Mert de içeride oturuyordu. Acaba niye bu kadar ağladı ki? Her şeyin elbette bir cevabı vardır. En sonunda kahve hazır oldu, tepsiye bardakları koyup odaya geçtim.

"Hadi şimdi başla. Niye ağladın? Ne oldu anlat bakalım?"

"Bak şimdi ben hem okuyup hem de çalışıyorum. Evi öyle geçindiriyorum, ne annem var, ne de babam var benim. Babaannemi kaybedince kimse sahip çıkmadı. Yetimhanede büyüdüm. Ama asla pişman değilim. Sadece başkalarının gözünde hiçim. Artık umursamıyorum bunu. Acı dolu bakışlarına alıştım. Ben nerede hata yaptım Eda hanım? Hem okuyup, hem çalışmak suç mu? Ne olur yani bir insan yetimhanede büyürse? Her orada büyüyen hırsız, sokak çocuğu falan olacak değil ki?

Tamam siz beni daha yeni tanıdınız, ama gerçekten ben çok iyi biriyim. Evet ben de sizi yeni tanıdım, ama ben sizi bir abla olarak gördüm ve ilk kez bir kişiye özel konularımı anlatıyorum. Hiç kimseyle bu kadar konuşmuşluğum yok, daha doğrusu hiç arkadaşım yok ki. Olmaması boşluk oluşturmadı da. Kime içimi döksem beni orada bıraktılar. Ben niye bunları size anlatıyorum bilmiyorum. Belki de en başından beni tanımanızı istedim. Ya da anlatmaya ihtiyacım vardı, inan bilmiyorum doğru cevap hangisi. Özür dilerim kusura bakmayın gece gece sizi de rahatsız ettim. Neyse iyi geceler."

Gecmişin gölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin