Hemşire kollarıyla ilgilenmeye başladığında, Natasha hâlâ adamın ne demek istediğini düşünüyordu.

**

Brooklyn.

Bir tren.

Savaş.

Bucky.

Kulağında çınlayan sesleri susturabilirmiş gibi, adımlarını daha hızlı atmaya başladı. Ona ayrılan odaya geldiğinde, hızla içeri girdi ve kapıyı kapattı.

Hayır, oraya bir oda diyemezdi. Daha çok boş bir depo gibiydi. İçlerinden hiçbiri bir odayı haketmiyordu. Düşündüğü asıl şey ise farklıydı, ne zamandır neyi hakettiğini sorguluyordu?

Ne zamandır düşünebiliyordu?

Yere çömelirken başını dizlerine gömdü. Bunu kime söyleyebilirdi bilmiyordu ama, kendini hiç iyi hissetmiyordu.

Kış Askeri 2. Onun yıllardır ismi bundan ibaretti. Peki neden kendine Bucky diye seslenen yüzleri görüyordu? Dondurucudan çıktığında, hafızası da silinmiş olmalıydı. Bunu dâhi hatırlıyordu. Eksik parçalar beynini kemirirken gün geçtikçe daha fazla agresifleşiyordu.

Kapalı gözlerine inat, kendine uzanan bir el görüyordu. Ve düşüyordu. Hepsi bu kadardı. Kendisine uzanan eli görmek, ona yeniden kızı hatırlattı. Dikkatleri dağıtabilir diye düşünmüştü. Eğer birincilik adayları yaralanırsa, eğitime ara verirler sanmıştı. Böylece yeniden bir göreve çıkabilirdi. Buradayken kaçmak için bir fırsatı yoktu ama bir görevde, kimse ona engel olamazdı.

Yanıldığını ise şimdi fark ediyordu.

Kış askerlerinin sağlıkları umursanmadığı gibi, anlaşılan o aptal balerinleri umursayan da yoktu.

Demir parmaklarıyla yere hafifçe vurdu. Ne olursa olsun, hafızası ondan geri alınmadan önce kaçmanın bir yolunu bulmak zorundaydı.

**

Kollarında hissettiği ağırlıkla gözlerini açtı. Boydan boya alçıya alınan kolu, karnına fazlasıyla baskı yapıyordu. Yattığı yerde hafifçe yükselerek hissettiği ağırlığı azaltmaya çalıştı. O sırada iki hemşire kendi aralarında konuşuyordu. Kalktığını gören hemşire, hızlı adımlarla ona doğru yürüdü. "Demek uyandın küçük hanım. Nasıl hissediyorsun?" Arkasındaki yastığı düzelttikten sonra yatakta yatan kıza baktı.

"Bitkin." Kadın kafasını sallayarak masadaki yemeği işaret etti. Buna karşılık Natasha kafasını iki yana salladı. "Yürüyebilir miyim?" Arkadaşıyla olan sohbete dönmek için fazla hevesli olan hemşire, bu teklifi kafasını sallayarak kabul etti.

"Ortalık da görünmemeye dikkat et yeter." Kızın beline destek vererek ayağa kalkmasına yardımcı oldu. Ayağına uzattığı terliklerden sonra Natasha'dan uzaklaşarak eski yerine döndü.

Bir kolu askıya alınmıştı. Sargı sarılan eliyle kendini bastırmamaya çalışarak duvara tutundu ve adımlarını dışarı yöneltti.

Etraf fazlasıyla sakindi. Muhtemelen herkesi dışarıya toplamışlardı. Bakışlarıyla etrafı kontrol ettikten sonra, kararlı adımlarla yürümeye başladı.

Birkaç saat öncesine kadar pes ettiğini sanıyordu ama, kış askerinde bir değişiklik olduğu kesindi. Uzun zamandır onunla eğitimlere girmişti, daha önce adamın kimse ile nedensizce konuştuğunu görmemişti.  

Kapılarda gözünü gezdirdi. Kış Askeri 2. Adımları yavaşladı ve kapının önünde durdu. Son kez sağına ve soluna baktıktan sonra, bileği çatlayan eliyle kapının kırık kolunu hafifçe aşağı indirdi. Aldığı eğitimler, ona her koşulda sessiz olmayı öğretmişti. Canı ne kadar yansa da, vücudunu boşluktan geçirdi ve ardından kapıyı hafifçe itti.

We'll Always Have the MoonWhere stories live. Discover now