13. bölüm (Tatlı gülüş)

66 8 0
                                    

Sugayı tamamiyle umursamayıp o bana öpmek için yaklaştığında bacağına tekmeyi geçirdim. Acılar içinde bacağını tutup kıvranırken evde huzur içinde yemek yiyemeyeceğimi anlayıp dışarıda yemeye karar verdim.

Sugayı mutfakta bırakıp mutfaktan çıktım ve kapıyı arkamdan kilitledim. Bana dokunmak neymiş anlasın odun efendi.

Ceketimi ve çantamı aldığımda Suganın ismimi bağırmasını ve kapıya vurmasını duydum. Ben gelesiye kadar çatlasın o orada.

Kapıyı kırmadığı sürece. Evden çıkıp arabama bindim ve en sevdiğim restorana doğru yola koyuldum. Restorana vardığımda bir çalışan bana boş bir masa gösterip önüme bir menü koyup gitti.

Ben menüye bakarken birinin ismimi söylemesi ile başımı kaldırdım. Jungkook?! Ben ona şaşkınca bakarken "Merhaba" deyip o acayip tatlı gülümsemesini sundu. Kalbimden vuruldum adeta!

Bende şaşkınlık ile karışık bir gülümseme ile "Merhaba" dedim. Önümdeki boş sandalyeyi göstererek "boş mu?" Diye sordu.

Başımı olumlu anlamda sallayıp bir gülümseme ile "otursana" dedim.

"Peki" deyip önüme oturdu. Yalnız yemeyeceğim için çok mutlu olmuştum. Jungkook iyi bir insana benziyordu.

Garson siparişlerimizi almaya geldiğinde sipariş verdik. Garson gittiğinde ikimizin de yüzünden düşmeyen gülümsemesi ile "Sen neden yalnızsın?" diye sordum.

(Jungkook)"Sebebi yok. Kız arkadaşım yok sonuçta" (Ben)"Yalnız mı yaşıyorsun? Ailen nerede?" Yüzündeki gülümseme sahte bir gülümsemeye dönüştü. Yere bakıp "Bilmiyorum" dedi.

(Jungkook)"Ben küçükken yetimhaneye bırakılmışım. Kapının önüne bırakıldığımdan yetimhanede ailemin kim olduğunu bilmiyor. Ama iyi bir üniversiteye girebildim. Şu anda doktor olarak işe girdim ve... hiç aile gereği duymadım." dedi.

Yüzümdeki gülümseme düştü. Salak Jin Ae! Niye soruyorsun?! Üzdün işte tatlı gülümsemeyi. (Ben)"Şey ben... bilmiyordum... özür dilerim" (Jungkook)"Sorun yok. Beni iyi tanımıyorsun sonuçta... ama sağol. Benim için endişelenen 2. insansın..."

(Ben)"Nasıl yani? Hiç arkadaşın yok mu?" Kafasını olumsuz anlamda salladı. Gülümsedim. (Ben)"Merak etme ben senin arkadaşın olurum. Hem benim erkek olan bir arkadaşım var onunla da arkadaş olursun. Üç en iyi arkadaşı oluruz" dedim.

Bana kuşkulu bir şekilde baktı. (Jungkook)"Emin misin?" Kafamı olumlu anlamda salladım. Tekrar gülümsedi (Jungkook)"Teşekkür ederim" (Ben)"Ne teşekkürü ya? Ben hayrına seninle arkadaş olmuyorum ki. İyi bir insana benziyorsun... kanki" dedim.

Bir süre sessizlik oluştuktan sonra siparişlerimiz geldi. Bir iyi iki saat yemeğimizi yiyip sohbet ettik. Telefonum çalmaya başladığında arayan kişiye baktım. Sugaydı. Ben bunu mutfakta unuttum doğru!

Ama telefonu yanında olduğunu göre birini arayıp kurtulmuştur. Merak ettiğimden telefonu açtım. (Ben)"Alo?" (Suga)"Ya sen neredesin?!!" dedi bağırarak.

(Ben)"Ne bağırıyorsun be? Dışarıdayım" (Suga)"Tıkandım kaldım burada pilim de 2%. Gelsene artık!" (Ben)"Babanı, arkadaşlarını falan arasana sen. Gelsinler kurtarsınlar seni"

(Suga)"Aramadım mı sanıyorsun? Babam şehir dışında, kardeşim zaten yurt dışında ve arkadaşım... yok" Birden başım ağrımaya başladı.

Gözümü kapattığımda birinin "Ne olurmuş? Bak Suga mıdır nedir. Jin Ae senin oyuncaklarına benzemez tamam? Kocası olacaksan bari playboy huyundan vazgeç. Yoksa... Jin Ae için değil senin için kötü olur" dediğini duydum.

Suga bir playboy mu? Bu duyduğum kaybolan hafızamın hatırladığım bir parçası mı? Gördüğüm şeye güvenerekten "Sen git o sürtük sevgililerini ara" deyip telefonu kapattım. Jungkook bana endişeli gözler ile bakınca iyi olduğumu gösterme amaçlı gülümsedim.

Biraz daha konuştuktan sonra eve gitmeye karar verdik. O kendi evine bende "evimize" gittim.

Kapıdan içeriye girdiğimde Sugadan bir ses duyamadım. Mutfak kapısının karşısına geçip kulağımı kapıya koyup dinlemeye başladım.

Ses gelmiyordu. Kapı kolunu indirdiğimde kapının kilitli olduğunu fark ettim. Mutfakta pencere yoktu ki. Hala içeride mi acaba? Anahtarla beraber kapıyı açıp içeriye girdim. Suga mutfaktaki küçük koltukta yatmış büyük ihtimal uyuyordu.

Her yerinin biraz daha o şekilde yatarsa tutulacağını düşünerek onu uyandırmaya çalıştım. Ama ne kadar derin bir uykusu varsa uyanmadı.

İnsanlık görevimi yapıp kolunu omzumun üzerine koyup yukarıya kadar taşıdım. (Taşımak değilde işte götürdü. Anladınız siz)

Ağır da değildi. Çöp gibi zaten taşıması da zor değildi o yüzden. Yatağa yatırıp üzerine yorganı örttükten sonra geceliğimi giyinip yanına yattım.

Oyun Bitti - MYGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin