"Şerefsiz hep kendini düşünüyor ya." Burak biraz geri çekildikten sonra Emre'ye saldırmaya başlamıştı. Oğuz Emre'yi kurtarmak için Burak'a kartopu atsa da Yasin ikisine aynı anda saldırabiliyordu.

Gülerek onları izlerken kafama yediğim kartopu yüzünden bağırmıştım. Hızla arkamı dönüp nereden geldiğine baktım.

"Senin bu yaptığın darbe yalnız."

"Nedenmiş o?" Gülerek elindeki karı yuvarlamaya başladı.

"Aynı takımdayız." dedim. Yerden bir avuç kar alıp ona fırlattım fakat toz parçası gibi havada dağılmıştı.

Diğer tarafa doğru koşmaya başladım. O kartopunu kafama yemek istemiyordum. O da peşimden koşmaya başlamıştı. Karda koşmak gerçekten zordu.

Kartopu sırtıma geldiğinde "Öldürmeye mi çalışıyorsun?" diye bağırdım. Soğuktan yüzüm kıpkırmızı olmuştu.

"Nasıl da anladın?"

Koşmayı bırakıp ona döndüm ve yerden kar alıp hızla top yapmaya çalıştım. Yavaşça durup yürüyerek üstüme gelmeye başlamıştı. Oğuz'un çığlık sesleri kulağıma geliyordu.

"Zixuan."

"Hm."

"Bazen senden gerçekten nefret ediyorum."
"Bazen de gözüme... AM*NA KOYAYIM."

Enes kolumdan çekip arkama geçerken ne olduğunu anlayamamıştım. Burak'ın kahkahası uzaklaşırken Enes'e doğru döndüm. Dizleri üzerine çöküp sırtüstü yere yattı.

"Beni bırak.. sen git."

"Ne diyorsun ya?"

Bana gelen kartopunu engellemek için mi yapmıştı tüm bunları? Filmden fırlamış bir sahne gibiydi bu fakat merminin önüne değil kartopunun önüne atlamıştı.

"Devam etmelisin..." Kısık sesle son nefesini veriyormuş gibi konuşuyordu.

"Saçmalama kalk Enes."

"Bu savaşı kazanmalısın, verdiğimiz canlar için.."

"Salak mısın ya kalk."

Kolundan tutup çekmeye çalıştığımda o beni kendine çekmişti ve ben de yere düşmüştüm. Üstünde duruyordum ve bu gerilimi yüksek ortamdan kurtulmak istiyordum.

"Daha sözümü tamamlayamamıştım." dedi kısık sesle. Yutkunma Sina, sakin ol.

"...Tamamlayabilirsin..."

"OHA SHIP!"

Yasin bağırdığında beni üzerinden ittiği hız ışık hızıyla yarışır bir hızdı. Yüzümdeki karları temizlerken ayağa kalkmıştım. Hepsi bize bakıyordu ve ağlamak istiyordum. Çok gerici bir ortam.

"Ben üşüdüm, içeri geçelim mi?" Yavuz'u kolundan tutup çekerken cevabını beklememiştim bile. Hızla otele girdiğimizde Eray, Ata ve diğerlerinin girişte oturup sohbet ettiğini gördüm. Yavuz beni onların yanına doğru çektiğinde ses çıkarmadan yürümeye devam ettim. İlk farkeden Eray olmuştu ve oturmamız için yana kaymıştı.

"Sina?"

"Efendim Ata?"

"Sen niye bu kadar kızardın?"

Yavuz'la göz göze geldiğimizde ağzımı açamamıştım. Yüzümün soğuktan kıpkırmızı olduğuna emindim fakat diğer neden soğuktan daha etkiliydi.

Yasin karşıma oturup yüzüme bakmaya başladı. Konuşmayı duymuş olmalıydı.

"Dışarısı çok soğuk abisi, üşümüş çocuk."

Bunları Ata'ya bakarak söylemişti. Daha sonra bana baktı ve sadece benim duyabileceğim bir şekilde şunu dedi;

"Ya da ateş bastı."

***

beni de bir ateş bastı. biriniz söndürsün.

çinliWhere stories live. Discover now