3 ay önce, hayatında aldığı en akıllıca kararlardan birini yapıp, sarhoş oluncaya dek alkol aldığında yokluğunu fark eden ve peşinde düşen ilk kişi Xavier olmuştu. Körkütük sarhoşken ne yaptığını hatırlayamıyordu ama o geceden beri hafızasında yer edinen bir figür vardı. Bir an olsun onu terk etmemiş, genç kadının yüzünü hatırlayamadığı için çileden çıkmasına sebep olmuştu.

Ancak tuhaf bir şekilde figürün erkek olduğundan emindi. Uzun, siyah bir siluete sahipti ve sesinin neye benzediğini anımsayamasa da, onu yatıştırdığını hatırlıyordu. Bütün acısını bastırmış, üstüne battaniye çekmişti sanki. Ertesi güne gözlerini açtığında, Bella'nın o güne dek uyuduğu en iyi uyku olmuştu. Komaya girmesine yetecek kadar alkol almış olmasına rağmen üstelik.

''Dünya'dan Bella'ya. Beni duyuyor musun?''

Xaiver önünde elini salladığında genç kadın irkilerek düşüncelerinden sıyrıldı.

''Üzgünüm, yine daldım.''

''Sorun değil, bu huyuna alıştım.''

''Elimde değil.'' Bella özür diler gibi ufak bir tebessümle, daha fazla kabalık etmeden gözlerini Xaiver'e çevirdi. ''Kazı çalışmaları nasıl gidiyor? Yüzeye ulaşan oldu mu?''

''Hayır, hala başladığımız noktadayız.''

Bella'nın tebessümü düştü. Sabırlı kalabilmeyi başarmak bu meslekte çok önemliydi, aradıkları tarihi eser milattan önceye dayanıyordu ve hala radarlarına takılabilmeyi başarabilmişse, onunda sabretmekten başka çaresi yoktu. Er ya da geç ortaya çıkacaktı.

''Bugün her zamankinden daha sessizsin. Aklını meşgul eden nedir? Paylaşmak ister misin?''

''Hiç, öylesine düşünüyorum. Anlatmaya değecek türden değiller ne yazık ki.''

Bella kibarca sorularını kestirip atmış olsa da, Xavier gözlerini kısıp üstelemeye devam etti.

''Yoksa Kolezyum ve katedralleri görmek için gittiğimiz zamanı mı düşünüyordun? Hani şu gizemli gecenin olduğu yer?''

Genç kadın soruşuna karşı ona ters bir bakış attı.

Pekâlâ, Roma'ya araştırma için Xaiver ve onu çok yakından tanıyan diğer arkadaşı Slyvia ile beraber gitmişti. On iki kişilik araştırma takımı, üçerli gruplara bölündüğünden pek itiraz edebilmesine olanak olmamıştı. Sebebi yoktu ama Xavier'ın varlığı onu tuhaf bir şekilde rahatsız ediyordu. Adamın genel olarak yanlış bir hareketini görmemişti, lakin iç sesi uzak durması konusunda uyarıcıydı.

Yine de alkollüyken barı terk ettiği sırada peşinden geldiği için, ona karşı ufak bir minnet duygusu taşıyordu.

O gecenin sabahında kendine geldiğinde, motel odasındaki kırık sandalyenin üstüne bırakılmış deri ceketle göz göze gelmişti ilk. Ceket Xavier'e olamayacak kadar büyüktü. Koyu kahve rengindeki motorcu ceketinden gelen deri kokusuyla, iç içe geçmiş sandal ağacı kokusunu ne kadar net aldığını hatırladı tekrar. Garip bir birleşimdi ama onun hoşuna gitmişti.

Ardından bakışları ceketten üstüne çevrilmiş ve onu şoke eden başka bir detayla karşılaşmıştı. Sağ elinin tam üstünde, başparmağıyla işaret parmağının arasındaki o küçük alana bir sembol işlenmişti. Sembol ufaktı, bir ya da iki santimdi ve göz şeklinde çizilmişti.

Ra'nın gözü.

Bella iki arkadaşına da durumu izah etmesini istediğinde, her ikisi de açıklayamamış ve o gece her ne yaşandıysa, gizemini korumayı başarmıştı.

Mısır'ın GözüWhere stories live. Discover now