mutlu ve sonsuz | FİNAL

5.8K 485 329
                                    

Aylar geçmiş, yaz yerini kışa bırakmıştı. Beyaz taneler bir bir örtmüştü tüm acıları ve ölümleri. Kötülükle dolu dünya, dıştan saf bir melek gibi görünüyordu şimdi.

Ancak tüm bu kötülük ve çirkinliğin yanısıra hala içten güzel kalabilen şeyler de vardı.

"Ama baba! Hile yapıyorsun." diye sızlandı küçük kız. Kalın, büyük montunun içinde umutsuzca debeleniyor, içine gömüldüğü karlardan kurtulmaya çalışıyordu. Bir taraftan da öfkeyle söylenip durması Jimin'i kıkırdatmıştı.

"Bizde hileyle karşılık veririz o zaman.." demişti gülmeye devam ederken. Ardından hızlı bir hareketle yerdeki yumuşak kar kütlesini Jungkook'a doğru fırlatmıştı. Kocası yalandan acı bir inleme bırakırken ortamda Jennie'nin kahkahaları duyuluyordu şimdi.

Savaştan sonra hayatlarında çok şey değişmişti. Verdikleri acı kayıplar hepsinde derin izler bırakmış, toparlanmaları zaman almıştı. Nihayetinde kendilerine bir düzen kurmuşlardı ancak eksiklikler hep vardı hayatlarında.

Yoongi ve Hoseok Rusya'ya taşınma kararı almışlardı. Kore artık onlar için bir işkenceden başka bir şey değildi. Beraber yeni bir ülkede, yeni bir hayat kurmuşlardı kendilerine. Hala mektuplar yazıyor, iletişimi kesmiyorlardı.

Lalisa ise sessiz bir vedayla ayrılmıştı onlardan. Gitmeden öncede son görevini yapıp Jeon çiftinin arasında ki büyüyü bozmuştu. Ne zaman, nerede olduğu pek bilinmiyordu. İlk başta kuzenleriyle Tayland'a gitmiş, ardından ülke ülke gezmeye başlamıştı.

Seokjin'se bilindiği üzere yeniden konsey başkanı olmuştu. Savaşla birlikte birçok kanunu değiştirmiş, ülkesine kendini daha çok adamıştı.

Jungkook ve Jimin'se kayıpların ardından birbirlerine her daim destek olmuşlar ve birlikte kalkmışlardı ayağa. Bozulan büyüye karşın aralarında hiçbir şey değişmemiş, aksine gün geçtikçe artmıştı sevgileri. Jungkook bir soylu olaraktan işlerine geri dönmüş, Jimin'de çok çalışarak güçlerini elde etmişti. Arkadaşlarının Kore'den gidişi üzerine birbirlerinden başka kimseleri kalmamıştı.

Ta ki o geceye kadar.

Jimin bir ağlama sesiyle uyanmış ve birazda korku içinde aralamıştı evlerinin kapısını. Karşısında ki sepetin içinde duran minik bebekse onun için beklenmedikti. Bir insandı, terk edilmişti ve savunmasızdı. Soğuk havada üzerinde ki ince bir örtüyle duruyordu öylece.

Telaş içinde Jungkook'u uyandırdığını ve eşinin bebeğe korku dolu gözlerle baktığını hatırlayabiliyordu. Yinede minik bebeği hassaslıkla kucaklamış, onu bir mucizeymişcesine sevmişti Jungkook. Sıcak kalması için battaniyelere sarmış ve sevimli bir şapşallık içinde onu beslemeye çalışmıştı. Minik varlığın Jungkook'u deli gibi heyecanlandırdığı bir gerçekti.

Hareketli geçen geceden sonraysa, anne babasını bulmaya çalışmışlardı. Çünkü bu güzellik yalnız kalmamalıydı. Ancak ortada hiçbir izin olmayışı ellerini kollarını bağlamıştı.

Tüm bu telaşın yanında da dönülmez bir şekilde bağlanmışlardı ona. Öylece bırakamayacaklarının ikiside farkındaydı.

Bırakmamışlardı.

Konsey, bebek bir insan olduğu için bırakılmasını savunmuştu ancak ikisi de sonuna kadar mücadele etmişti. Birazda Seokjin'in yardımlarıyla sahipsiz olan bebek bir aileye kavuşabilmişti.

Jungkook ve Jimin'in sonsuz sevgilerini ona verdikleri, biricik kızları Jennie. Ölen arkadaşının ismini yaşatıyor, günler boyu evlerinden huzuru eksik etmiyordu. Onun varlığının getirdiği aile hissi, Jungkook ve Jimin'i de çok geçmeden evli bir çift haline getirmişti.

fifty shades of blood, kookminحيث تعيش القصص. اكتشف الآن