kriz

5.6K 700 197
                                    

Namjoon'un söylediği şey herkesi afallatmıştı. Jennifer ortamın verdiği gerilme ile aralarından sıvışmış ve dikkat çekmeden kaçmıştı.

Ya da o öyle sanıyordu. Çünkü Jin, Jennifer gidene kadar arkasından onu izlemişti.

"Ne demek bulamıyorum?! Ben sana ona göz kulak ol demedim mi? Ne bok yiyordun acaba!" Jungkook, Namjoon'un yakalarını sıkıca kavradığında Namjoon ellerini Jungkook'un elleri üzerine attı.

"Jungkook! O benim sevgilim. Unutma bunu!" Namjoon burnundan soluyordu. Siniri damarlarına yayılmaya başlamıştı bile.

"Sevgiline sahip bile çıkamıyorsun! Ya avcılar burdaysa! Eğer Namjoon, eğer abime bir zarar gelsin. Senin o güzel yüzünü vücudundan ayırırım!" Yakalarını bırakıp tehditkar bir şekilde parmağını salladı.

Yoongi onun için çok değerliydi. Her ne kadar ondan yaşlı olsa da her zaman ona abi olmuştu. Ve şuan onun kaybolduğunu öğrenmekle beraber vücudunun vereceği tepkilere bile engel olamaz hale gelmişti. Adeta sinir küpüydü ve eğer kendine gelemezse, buradaki festivali halka zehir edebilirdi.

"Kokusunu da mı alamıyorsun?"

"Zaten sorun orda ya! Kokusunu alamıyorum." Namjoon saçlarını karıştırıp konuştuğunda Jungkook tısladı.

"Umarım burnunda problem vardır Namjoon."

×

Jennifer vampirlerin arasından kurtulduğu için sevinirken, Jimin'i bulamaması yüzünden endişelenmeye başlamıştı bile. En son bıraktığı standın önüne gitti.

"Bayım, buralarda yaklaşık şu boylarda" elleriyle boyunu gösterdi. "siyah saçlı, güzel yüzlü bir çocuk gördünüz mü?"

"Sanırım şu güzel hanımdan bahsediyorsun." adam pis pis sırıtıp konuştuğunda Jennifer burnunu kırıştırdı. "Yanına bir kızcağız geldi. Gittiler beraber şu tarafa doğru."

Parmağıyla bir yeri gösterirken Jennifer şirince sırıttı ve adama döndü.

"Teşekkür ederim." arkasını dönüp gidecekken adama yaklaştı ve yakasından tutup çekti. Yumruğunu adamın suratına geçirdi. "Ve o erkek seni sersem. O iğrenç gözlerini arkadaşımdan uzak tut."

Jennifer yumruğuyla birlikte yere düşen adama yüzünü buruşturarak baktı. Üzerini silkeledi.

Bir an önce Jimin'i bulması gerekiyordu. Festival alanını turlamaya başlamıştı çoktan. Her yeri dolaşmış, herkesin yüzüne dikkatlice bakmıştı ama Jimin'i bulamamıştı.

İşte şimdi endişelenmeye başlıyordu. Gözleri yanmaya başladığında bakışlarını yukarı dikti. Bebek gibi ağlamanın sırası değildi.

Derin bir nefes alarak az önce kaçtığı kişileri aramaya başladı. Gergince kendi etrafında döndüğünde gözlerine takılan kıza doğru ilerledi. Kızı bugün Seokjin'in yanında görmüştü.

"Bana hemen Seokjin'i bul." Kızın omzunu tutarak konuştuğunda kız irkildi ve omzundaki ele baktı.

"Öncelikle o elini çek. İkinci olarak da sen kimsin? Üçüncü olarak da Seokjin'i ne yapacaksın? Ve tekrar söylüyorum elini ordan çek." Jennie inatla daha çok bastırdı parmaklarını.

"Seokjin'i bulman için 10 dakikan var." Sakince konuştuğunda Lisa kollarını göğsünde birleştirdi.

"Bulmuyorum." Meydan okuyan bakışlarını karşısındakine diktiğinde Jennie dudaklarını büzerek omuz silkti.

"O zaman Jeon Jungkook aşkından kahrolur. Soyunuzu getiremeden ölür. Tüh, yazık oldu!" Abartılı bir şekilde konuştuğunda Lisa şaşkınca kaşlarını kaldırdı.

İşte şimdi ilgisini çekmişti.

"Büyü hakkında ne biliyor-" Jennie parmaklarını karşısındaki kızın dudaklarına bastırdı ve kafasını iki yana salladı. Daha sonra Lisa'nın yanağını kavrayıp gözlerinin renginin değişmesine izin verdi.

"Öncelikle dört bir yanının vampir olduğu yerde büyü hakkında konuşmamalısın küçük kız, bunu en iyi sen bilirsin. İkinci olarak da işime burnunu sokma." Lisa hipnoz olmuş bir şekilde Jennie'nin güzel gözlerine bakarken kafasını aşağı yukarı salladı.

"Seokjin en son şu standın arkasındaydı." Parmağıyla işaret ettiğinde Jennie, Lisa'nın yanağından makas aldı.

"Aferin, akıllı kızsın." Jennie gözlerini kapatıp açtı ve tekrar kahverengiye çevirdi. Küçücük bir oyun oynamıştı ve şuan Lisa sinirden kudururken Jennie hızlıca gösterdiği yere gidiyordu. Sert adımlarını duyan Jin, Jungkook ve Namjoon'u susturdu. Standın kenarından Jennie'nin geldiğini görünce ikiliyi ayırdı.

"Salak saçma kavgalar etmek yerine yola koyulun. Jimin ortada yok!" Jennie soğukkanlı bir şekilde konuşsa da oldukça endişeliydi. Sadece bunu onlara göstermiyordu. Her zaman ki taş suratına dönmüştü.

"Ne saçmalıyorsun? Jimin bu, çıkar bir yerden." Namjoon ellerini iki yana kaldırıp konuşurken Jennie ateş saçan gözleriyle ona döndü.

"Sevgilini kaybetmen benim ya da başka birinin suçu değil! Jimin'i çok iyi tanıyormuş gibi konuşma. Belli ki ortalıkta bir şey dönüyor."

"Jennifer haklı," dedi Seokjin sert bir ses tonuyla.
"İkisinin aynı zamanda ortadan kaybolması tesadüf olamaz. Şimdi kesin kavgayı ve ortalığı arayalım. Başları belaya girmiş olabilir."

Jennie soğukkanlılıkla kafasını salladı. Bu adamdan hoşlanmıyordu ama çevresindeki aptalları hizaya dizebilmesi işlerini kolaylaştırıyordu.

"Jimin'in kokusunu bir yere kadar alabildim. Daha sonra farklı kokular kafamı karıştırdı ve onun benliğini kaybettim. Kitsunelerin koku alma duyusu iyi değildir, içinizden biri iz sürse iyi olur."

Beklentiyle çevresindekilere baktığında Jungkook'un koyulaşmış gözleriyle karşı karşıya geldi. Az önce ki kontrolsüz ve çocuksu siniri yerini olgun bir adamın ifadesizliğine bırakmıştı. Yinede sert bakışlarının altında ki bir miktar endişe tutamını görebiliyordu, Jennifer.

Jungkook dik omuzlarıyla oluşturduğu halkanın ortasına ilerledi.

"Ben yaparım," dedi en sonunda.
"Ona mühürlüyüm. Onun varlığını içimde hissedebiliyorum. Kokusu tamamen körelmiş olsa bile, onu bulurum."

Derince nefes verip Namjoon'a bir bakış attı. "Ve Namjoon'da benimle geliyor. Bulması gereken bir sevgilisi var."

Ardından kimsenin bir şey söylemesine fırsat bırakmadan ileri doğru yürümeye başladı. Namjoon'da yumuşamış yüz ifadesiyle onu takip etmişti.

Biliyordu ki bu, Jungkook'un kendisinden dilediği sessiz bir özürdü.

Seokjin, Jungkook'un başına buyruk hareketine karşılık sadece kafasını iki yana sallamıştı. Ardından gözlerini kuzeninden çevirip yanında öylece etrafı izleyen kıza dikti.

"Bizde bu işte kimin parmağı olduğunu bulursak iyi olacak. Jungkook'un kafasına göre kendisini tehlikeye atmasını istemiyorum. Ona yardım etmem gerek."

Jennifer memnuniyetsiz bir mırıltı çıkardı ağzından. Seokjin'in iş birliği saçmalıkları onu sinir etmişti.
Yine de iğneleyici bir şeyler söylememek için kendini tuttu ve onayladı sadece.

Jimin için, dedi kendi kendine.
Hiçbir şey ondan daha önemli değildi ve Jennie'nin yardıma ihtiyacı olduğu bariz bir gerçekti.

fifty shades of blood, kookminWhere stories live. Discover now