the owner of the tree

1K 151 22
                                    

İkinci günden satışlara başlamıştık.

Kasaba zaten çok kalabalık bir yer değildi bu yüzden geçinebilmek için fiyatları oldukça aşağı çekmiştik.

Çok fazla kişinin ilgi vereceğini veya sıklıkla uğranılacak bir dükkan olmayacağını biliyordum.

Bu yüzden yaptığım her ne kadar iyi bir şey olmasada umutlarımı her zaman en aşağıda tutuyordum.

Bu kasabada neredeyse herkes birbirini tanırdı. Kimseyle aşırı yakın olmasamda sima olarak insanları çıkarabiliyordum.

Tek umudum güzel bir dükkan olmasından yanaydı.

Dükkana asmak için saatlerimi verdiğim aynanın karşısında durdum. Üst kısmına renkli olmasını istemediğim çiçekler ile süslemiştim.

Bayan Lily'nin düzen takıntısı olduğu için sürekli çiçekleri düzeltiyordu. Üstlerine dekor amaçlı hafif sim sıkıyordu.

Bu iş onun da hoşuna gidiyordu, hissediyordum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bu iş onun da hoşuna gidiyordu, hissediyordum.

Dükkanın kapısından gelen zil sesi ile o tarafa döndüm. Bu müşteri geldiğinin bir habercisiydi ve beni heyecanlandırmıştı.

Camdan yapılmış olan kapıdan kafası eğik, önüne bakan açık pembe saçlı bir oğlan girmişti.

Çizgili tişörtünün üstüne mavi kapüşonlu bir hırka giymişti.

Pembe çiçekli ağacın yanından geçerken nasıl bu kadar uyumlu olabilir diye düşünmeden edememiştim.

Pembe çiçekli ağacın yanından geçerken nasıl bu kadar uyumlu olabilir diye düşünmeden edememiştim

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Önüme kadar gelip kafasını kaldırdığında direk gözlerime bakmıştı.

Asyalı bir çocuktu. Burada hiç Asyalı bir insana rastlamamıştım.

Soğuktan dolayı yanakları kızarmıştı fakat bunu umursuyor gibi durmuyordu.

Yüzü öyle güzel parlıyordu ki sadece yutkunabilmiştim.

Gözleri, burnu ve dudakları hepsi birisi tarafından özenle yerleştirilmiş gibiydi.

Eliyle pembe ağacı gösterip dudaklarını araladı.

"Bayım bu ağaç sizin sevginizden mi besleniyor ?"

Böyle bir soru beklemediğim için şaşırmıştım.

Sorusu o kadar kibar ve masumdu ki gülümsemeden de edememiştim.

"Evet ona sevgimi veriyorum."

Gülümsemişti.

Ellerini hırkasının ceplerine sokup ısınmak için yerinde kıpırdanmıştı.

"Dışarısı soğuk değil mi ? Eğer ısınmak istiyorsan burada oturabilirsin."

Elimle üst katı gösterip gelmesini işaret etmiştim.

Yıllardır insanlarla kuramadığım küçük diyalogları belki bu çocukla kurabilirdim.

Peşimden gelirken üst kata dinlenmek için koyduğum iki tane pufu ona gösterdim.

İçerisinin sıcaklığını yükseltip yanına döndüğümde onu, parmaklarını camın üstüne koymuş dışarıyı izler bir şekilde bulmuştum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

İçerisinin sıcaklığını yükseltip yanına döndüğümde onu, parmaklarını camın üstüne koymuş dışarıyı izler bir şekilde bulmuştum.

"Burası çok güzel olmuş."

Oturması için işaret ettiğimde bende puflardan birine kendimi atmıştım. Günlerin yorgunluğu daha yeni yeni çıkıyordu, üstümden.

"Hoş bulmana sevindim, epey bir zaman harcadım her şey için."

Şaşkınlıkla bana dönmüştü. "Her şeyi sen mi tasarladın ?"

Kafa sallamıştım. Yaratıcı birisi olduğumu kabul ediyordum.

"Sadece yapmak istedim ve oldu."

"Peki ya o ağaç ? Onu neden kesmediniz de içeri aldınız ve dükkanın şeklini bozdunuz ?" Utana utana bu soruyu sormuştu, farketmiştim.

"Neden o ağaca bu kadar takıldın ki ?"

Ellerini fermuarına atıp önünü çekmişti. Hava gerçekten soğuktu.

"Çünkü o ağaç benimle büyüdü, tam olarak doğduğum gün dikilmişti ve ben küçükken annemle o ağacın önüne gelip dilek dilerdik."

Yüzüne güzel bir gülümseme yayılmıştı. Bakmaya doyamamıştım ki bir süre öylece izlemiştim.

"Burası bir çiçekçi dükkanı, o çiçekleri koparırken hepsinden özür dilesemde o ağacı kesmeye gönlüm el vermedi."

Yerinde kıpırdandı. "Bu dükkan yapılmadan önce o ağacı her gün gelip sulardım, bir gün önüne geldiğimde oraya yeni bir dükkan yapılacağını öğrendim. Ve ağacı kesecekleri için çok korkmuştum fakat aksine bir çocuk düzenli olarak oraya gelip onu suluyordu."

Derin bir nefes alıp devam etti. "Sen ona su verirken sizi hep uzaktan izledim. Ağaç bir anda elimden kayıp gitti diye düşünüyordum ki ağacın daha çok çiçek açmaya başladığını fark ettim. Bu beni mutlu etti."

Duyduklarım için kulaklarıma inanamıyordum. O sadece bir ağaçtı ve o ağaca bu kadar anlam yüklemesi kalbimi uyuşturmuştu.

"O ağaç sevgisiz kalmayı hak etmedi pembe saçlı oğlan."

Gülümseyip cebinden çıkardığı elini uzatmıştı. "Adım Park Jimin, senin gibi iyi niyetli birisiyle tanıştığım için memnun oldum."

Bende elimi uzatıp soğuk ama bir o kadar da sıcak olan elini tutmuştum. "Ben de Jungkook, Jeon Jungkook. Seninle tanıştığıma mutlu oldum pembe çiçekli ağacın sahibi."

Elini çekip tekrardan cebine koyduğunda gülümseyerek bana dönmüştü.

"Ve biliyor musun Jungkook, o ağacın çiçek açma mevsimi geçmiş olmasına rağmen çiçekleri hâlâ üzerinde duruyor. Bu bir ilk ve bunu sen gerçekleştirdin."

boy with pink flowers | jikookWhere stories live. Discover now