Yokluğun sırtıma saplandı bir bıçak gibi

2K 176 71
                                    

''Yokluğun içimde duvarlar örer|
Nasıl kan toplanır gülüşlerinde''

Ahmet Akif Varlı

Bisikletimin yanından uzaklaşıp ihtişamlı binanın içine doğru yol aldım. Girişte Metin Hoca'yla karşılaşmıştık. Selam verdim, selamımı aldı ve ''Bugün dersi sen anlat Akif. Ben de öğrencin olarak seni dinleyeceğim.'' deyip omzuma vurdu. Beni hazırlıksız yakalamıştı. Amacı da zaten hazırlanmadığım bir konuyu nasıl anlatacağımı görmek olmalıydı. ''Tabiki hocam. Fakat bir ricam olacak sizden.''

''Nedir?'' diye sorduğunda merdivenleri çıkıyorduk beraber. Tuttuğum nefesimi yavaşça verip sorusunu cevapladım : ''Son sınıfların dersine girmesem?''

Tek kaşını havaya kaldırıp ''O neden?'' diye başka bir soru yöneltti.

''Hocam, siz yokken de ders anlattım biliyorsunuz. Anlatmamda sorun yok ama bazı hanım arkadaşlarımız aramızdaki az olan yaş farkını görmezden gelerek karşısındakinin bir hoca olduğunu unutuyor. Fazla cüretkarlar maalesef ki. Anlatabildim mi bilmiyorum ama...'' Cümlem bitince dikkatle Metin Hoca'ya baktım. Gülüyordu. Omzuma yavaşça vurdu : ''Yakışıklı bir delikanlı olmak dert tabi, anlıyorum. Bugünlük idare et. Ben de olacağım yanında nasılsa. Bundan sonraki süreçte bu konuyla ilgili ne yapabileceğimi düşüneceğim. Anlaştık mı? ''

''Anlaştık tabi. Teşekkür ederim.'' deyip gülümsedim ve birer çay içmek üzere odasında biraz oturduk. Çaylar bitince dersimiz olan sınıfa geçtik sohbet ederek. İlk dersler alt sınıflaraydı ve daha rahat geçmişti. Anlatabilmek, daha doğrusu anlayabilmeleri açısından zordu çünkü ilk kez karşılaşıyorlardı bazı şeylerle. Eskiden öğrendiklerini unutturup yerine yenilerini inşa ediyorduk. Fakat yaşca küçük oldukları için rahat ediyordum.

Son sınıflardaki ders saatinde sıkıntıyla içeriye girdim. Sonra Metin Hoca'nın varlığından güç alıp kendimi rahatlattım ve derse başladım. Bakışlarım sınıfta kısaca dolaştığı bir aralıkta cüretkar öğrencimin derste olmadığını fark ettim. Bu beni daha da rahatlatmıştı ve dersin kalanını daha dinç bir şekilde anlatmıştım.

Günün sonunda Metin Hoca ile beraber sınıftan çıktık ve odasına doğru yürümeye başladık. İçeri geçip karşılıklı oturduk ve Metin Hoca'dan bugünkü performansım hakkındaki görüşlerini dinledim. Eksiklerimi de çok iyi olduğum kısımları da ustaca açıklayıp tahlil etmişti. Sohbetimizi kapının tıklatılma sesi böldü. Metin Hoca ''Gir.'' dediğinde ikimizin de bakışları kapıya çevrildi. İçeriye giren adam başıyla selam verip yanımıza doğru yürümeye başladı. İkimizle de tokalaşıp karşımdaki koltuğa oturdu. Tanımadığım bu adamı kısaca süzdüm. Uzun boyluydu. Yapılı bir vücuda sahipti ve yaşı ilerlemiş olsa da genç görünüyordu. Beyaz saçları gürlüğünden bir şey kaybetmemişti.

''Ben Çetin Akad. Sizler de Doçent Doktor Metin Güçlü ve asistanı, akademisyen adayı Ahmet Akif Varlı olmalısınız.'' diyerek ikimizde de bakışlarını gezdirdi. Hayatımda hiç tanımadığım ve görmediğim bu adamın beni tanıması şaşırmama yol açmıştı. Adamın söylediğini doğrulayarak başımızı salladık. Metin Hoca, misafirimizin kendilerinin tam olarak kim olduğunu kibarca sorarken ben de cevabını merakla bekliyordum.

'' Bendeniz, Akad Reklam Ajansı'nın sahibi Çetin. Aynı zamanda son sınıf öğrencilerinizden Helin Akad'ın babasıyım.''

Tüm merakım sönmüş gitmişti duyduğum isimle. Yine de adama karşı önyargılı olmamaya karar verdim. Sonuçta ne için burada olduğunu bilmiyordum. Hem bugün kızı yoktu derste. Belki bir şey olmuştu da ondan gelmişti adam.

Yırtık Ruhحيث تعيش القصص. اكتشف الآن