Bildiğim bir şarkı var onu söylüyorum

2.4K 199 78
                                    

''Sanma mesafeler koparır beni|
Ve yıllar eskitir birliğimizi|
Bir gecelik uyku gibidir zaman|
Yıllarca sürse de ayrılığımız''

Ahmet Akif Varlı

''Bugünlük bu kadar arkadaşlar. Bir dahaki hafta Metin Hoca derslere girmeye devam edecek ve benim kaldığım yerden devam edecek. Ona göre, eksikleriniz varsa birbirinizden yardım alarak tamamlayın.''

Cümlem bittiğinde sınıfa hakim olan sessizliğin yerini doldurmakta gecikmedi sevgili öğrencim! ''Hocam yaa! Siz girseydiniz keşke hep derslere.''

Tüm sınıfın önünde küçük düşürmek istemedim kızı, yüreğim el vermedi. Şöyle zamanlarda yüreksiz olmak istemiyorum değil hani. Ona yönelik bir cevap vermek yerine sınıfa hitaben ''Çıkabilirsiniz arkadaşlar.'' deyip pencerenin önündeki çantamı hızla elime aldım ve sınıfı boşaltan kalabalığın arasına ben de karıştım. Geçenki vakanın aynısından yaşamak istemiyordum ve bu kez sakinliğimi de koruyacağımı sanmıyordum.

Merdivenlere doğru yöneldiğimde arkamdan yine o sesin geldiğini işitmek kaşlarımı çatmama neden olmuştu. Yanındaki arkadaşı ile konuştuğu ve duymamı istediği için de hemen arkamda, bağırarak söylediği belliydi cümlelerini. ''Güney ya, Akif hoca sence de çok sempatik değil mi? Ders anlatmıyor da peri masalı anlatıyor sanki, öyle ağzım açık dinliyorum. Hem çok da yakışıklı. Ya tam benim tipim. Özel ders almak için ikna edeceğim onu.''

Fazla öfkelenmiştim. Çantadan kulaklarımı ve telefonu çıkarıp müzik listeme  girdim. Bahçedeki bisikletimin yanına giderken tüm öfkemi puf diye söndüren ezginin sesine kulak verdim.

Bir kaç ezgi daha başlamış bitmişti. Eve gelmiştim. Bisikleti küçük odunluğa bırakıp eve çıkacaktım ama bizimkilerin bahçede olduğunu görünce onların yanına geçtim. Berra ot toplamış, yemek takımları ile oyuncuktan yemek hazırlıyordu. Babaannem de tesbih çekiyordu.

Beni görünce oturduğu yerden kalkıp koşmaya başladı ufaklık. Kollarımı açıp onu kucakladım ve havada bir kaç tur döndürdüm. Kahkahalarla gülmeye başladı. Onun böyle içten gülmesi neşemi daha da yerine getirdi. Kucağımdan inince yemek takımlarının yanına koştu ve bir fincan aldı eline. Babaannemin yanına oturdum, Berra fincanı bana uzattı. ''Akif abi sana kahve yaptım.''

Fincanı alıp içiyormuş gibi yaptım. Dudaklarımın arasından o klasik ''füüffüfp'' sesi çıkmıştı.

''Akif abi, sen bu sesi çıkarınca ablam çok gülüyordu biliyor musun? Kahkaha atmamak için kendini zor tutuyordu. Hatırlıyor musun? Sen de inadına yapıyordun bu sesi.''

''Biliyorum, hatırlıyorum.'' dedim ve gülümsedim. Dilruba bu sese onu tanıdım tanıyalı gülmekten kendini alamıyordu. Ve Berra'nın da dediği gibi kendini kahkaha atmamak için zor tutuyordu. Bense Berra'yla her oynadığımızda veya bir şey içiyor olduğumuzda bu sesi bilerek çıkarıyordum. Ama sandıklarının aksine gıcıklığına yahut inadına değil, o gülsün diye.

Kayıtlardan*


Ses kaydı 9

Selamunaleykum! Bugün Eylül ayının ilk Pazar günü. Uzun zamandır taşınma, yerleşme ve temizlik işleriyle meşguldük ailecek. Canımız çıktı vallahi. Ama geldi geçti bile. Şuan yeni odamda oturuyorum ve penceremin camından içeriye elma ağacından gelen güzel koku doluyor. Penceremin azcık ötesinde elma ağacı var ve beton değil yeşillik görüyorum. Bu hoşuma gidiyor. Evimiz tek katlı, bahçesi de var. Bahçede limon, elma, ıhlamur, çam ağaçları ve bir sürü çiçekler var. Bu beni mutlu etti ve şimdiden buraya ısınmamı sağladı. Zaten hemen yan bahçede de anaannemler oturuyor, oh keyfim. Onları daha sık görebileceğim yani.

Yırtık RuhWhere stories live. Discover now