defter arasına sakladığın umutlar

2.4K 360 227
                                    

 ℘

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


12 Aralık 1979


Zaman hızla geçiyordu ve ben her geçen gün ona daha çok alışıyordum. Yaptığımız anlaşmayla birlikte neredeyse her gün okullarının yakınındaki yeraltı matbaasındaydım. Jungkook'un birlikte çalıştığı provokatör dört lider vardı burada ve hepsi beni el üstünde tutuyordu. Onlar için uzun zamandır beklenen bir nimet gibiydim, Jungkook benim için neyse onlar için de ben öyleydim.

İşin tek kötü yanı, her gün sıkıyönetime ve demokratik olmayan bu düzene karşı makaleler yazarken, bir yandan da bunun getirilerini düşünmek oluyordu. Pek kaygılı biri sayılmazdım ama yaptığım şey ele avuca sığacak nitelikte küçük değildi. Yasak olan şeyleri yapmak eğlenceliydi ama zararlıydı da. Yazarlık kariyerim başlamadan bitebilirdi.

Jungkook ve Taehyung aynı sınıftaydı. Jimin gazetecilik son sınıf, grubun uzun boylu ağabeyi, okulunu biraz geç okumuş Jin ise hukuk öğrencisiydi. Hepsi başarılıydı ve okul içerisinde oluşturdukları örgütün yegane temsilcileriydiler. Bu demokratik olmayan yönetim şekline karşılık eylemler düzenliyor, isimlerini gizli tutarak -ya da tuttuklarını sanarak- yönetimi eleştiriyorlardı. Benim yazdığım makaleleri de okulun gazetesinde yayınlıyor, yerel işletmelere dağıtıyorlardı.

Saat dört gibi işler bitince Jungkook ile özel konuşmalarımız başlıyordu. Bana hayatı hakkında birçok şey anlatmıştı. İki küçük kardeşi lisede okuyordu, annesi vefat etmiş, babasıysa geçimini bisiklet tamiri yaparak kazanıyordu. Fakir bir aileden geldiği için daima çalışmış, kardeşlerini okutmuştu. Müzik dinlemeyi ve kitap okumayı seviyordu, yasak olsa da komünizmi bolca araştırıp bilgi edinirdi. Çok çabuk sinirlense de, şefkatli biriydi. Gülümseyince göz kenarlarında çizgiler oluşur, üst dudağı kaybolurdu. Çilek meyvesini bir yerden duymuştu ve tadını çok merak ediyordu. Sabahları pirinç yerdi ve kimçiyi sevmezdi.

Onunla sohbet etmeye çok alışmıştım. Bir elimde kalem, bir elim çenemin altında onu dinleyip notlar alırken, aslında kurgum değil içimde ona dair hisler filizleniyordu ama inkar ediyordum. Sanki dile getirirsem bunu yapmayı kesecek gibi korkuyordum. Varlığına çok alışmıştım. Onu ilk kez gördüğüm Bay Lee'nin kafesinde, sade kahvesinden bir yudum alarak bana bakarak gülümsedi. "Ne oldu?" diye sordu merakla. Uzun süredir dalıp gittiğimin farkında değildim.

"Hiç." dedim omuz silkerek. Bu hiçin altında, çokça sebep gizliydi de ona diyemedim.



Aynı günün akşamında büyük bir olay gerçekleşti. Başkan Park'ın suikastını soruşturmakla görevli güvenlik komutanlığı genel sekreteri Chun Doo Hwan, genelkurmay başkanını cumhurbaşkanını öldürmek için komplo yapmakla suçladı. Bunu bahane eden General Chun, Seul Savunma Bakanlığı'nı işgal etti ve iktidarı ele geçirdi.

Olayların böyle hızlı gerçekleşmesi bir yana, sıkıyönetimin ülkeyi daha da etraflıca sarması bizi çok kötü etkiledi. Yaklaşık bir hafta sonra, kapım hayvani bir güçle vurulurken yatağımdan sıçrayarak kalktım ve ürkek adımlarla kapıya yanaştım.

"Valerie!" diye seslendi tanıdık biri. Uyku sersemine tam anlayamasam da, "Kapıyı aç!" diye eklemesiyle gönlüme garip bir rahatlık çöktü ve dediğini yaptım.

Hırpalanmış görüntüsünün altında, gözleri yaşlar içerisinde beni kendine çekip sıkıca sarılırken kalbim hızla atıyordu. Jungkook hıçkırarak ağladı ve ben baş karakterimi ilk kez böylesine güçsüz yakaladım. Kalbimde uçuşmayı kesen kelebeklerim yerini sessizliğe bırakmıştı.

"Çok korktum." diye mırıldandı boğuk çıkan sesiyle. Saçlarımın arasına gömdüğü başı sıcacıktı. "Senin evine de geldiler diye çok korktum."

Onu sakinleştirip kendimden ayırırken, beti benzi atmış yüzünü ellerimin arasına alıp yaşları sildim. "Kimler Jungkook? Kim geldi evine?"

"Kötü adamlar." dedi kaşlarını çatarak.

"Geleceğimizi çalıp yok edenler Valerie. Köşeye sıkıştık."

evergreen | jjkWhere stories live. Discover now