gözlerine ilişen pişmanlık

3.2K 388 175
                                    

  ℘  

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

  ℘  

Yaklaşık yarım saattir büyülenmiş şekilde onu izliyordum. Tam karşımdaki masaya üç arkadaşıyla oturmuş hararetle konuşurken, bana bakıp bakmadığından bihaber resmen onu dikizliyordum ama elimden bir şey gelmiyordu. Sanki yüzyıldır beklediğim o anın tam ortasındaydım ve beni bundan koparacak tek bir şeye tahammülüm yoktu. Onun kömür karası gözleri hariç.

Sırma gibi uzun boya, yapılı bir vücuda ve siyah saçlara sahipti. Alnının sağ köşesinden ayırdığı saçları parlak ve tertemiz görünüyor, konuşurken araladığı dudakları orantısız ama oldukça hoş bir güzellik katıyordu. İlk kez gerçek anlamda o kişiyi bulduğumu hissediyordum. Uzun zamandır, ilk kez hikayemi devam ettireceğim karakterle tanışmıştım sanki. Ona minnet borcum vardı. Beni dipsiz bir karanlıktan çekip aldığı için teşekkür etmeliydim ama bana boş gözlerle bakacağına adım gibi emindim. Bu nedenle içimde kıpırdaşan sevinci bastırıp onu resmetmeye çalıştım. 

Defterimde öylesine açtığım boş bir sayfaya kaçamak bakışlarımla gördüğüm görüntüsünü aktarırken, uzun ve ince parmaklarının fincanı kavrayıp dudaklarına doğru yönelişini beynime olduğu gibi kaydediyor, bir sonraki hamlesine kadar nefesimi tutup o anda asılı kalıyordum. Yakalanmak istemiyor, bir kaçık ya da sapık gibi mimlenmekten korkuyordum ama çaresizlik ve mutluluk sarhoşluğu tüm bu evhamımı götürüyordu.

Ben itinayla onun resmini çizerken, kulağıma çalınan şeyleri de idrak etmeye çalışıyordum. "Şerefsiz evladı." dedi ilham kaynağım gözlerini devirerek. Kollarını göğsünde kenetleyip bacağını huzursuzca sallayışı yolunda gitmeyen şeyler olduğunu söylüyordu. "Nasıl olur da bunu bahane ederek hükümeti ele geçirebilir ki? Aklım almıyor, bu resmen kaçıklık!"

Seslerini alçak tutmaya çalıştıkları aşikardı ama olayların neticesinde bu pek de mümkün olmuyordu. Zira etraftaki diğer insanlar da korku dolu konuşmalarla aynı sorundan bahsediyorlardı. Az önce haberini aldığımız, darbeden. 

"Ya yarın gelip bizim matbaayı da basarlarsa?" diye sordu karşısındaki ceketli çocuk. Saçları bal sarısına yakındı ve bu renge nasıl izin verdiklerini çok merak ediyordum.  

Kafasını sallayıp acı bir şekilde güldü. "Öğrenci düşmanları onlar, her şeyi beklerim."

Siyasetten pek anlamazdım ama bunun normal olmadığını idrak edebilecek düzeydeydim. Normal bir yönetim geçirmemiştik. Diktatör bir başkanımız ve onun katı çalışma kuralları vardı ancak böyle bir suikaste kurban gitmesi hiç hoş değildi. İçime kötü hisler doğuyordu ama aptallık ediyor, o an yalnızca aklımdaki kurgunun şaheserini resmediyordum. 

Belki yadırganacaktım ama fazlasıyla mutluydum. Bu olayla birlikte sevindiğim kitabım belki asla basılmayacak bir müsvedde olacaktı belki, bilmiyordum. Açıkçası umursamıyordum da. Yaşamı pek ciddiye alan biri sayılmazdım. 

Sonra birden, tam kaşlarını incelediğim esnada tekrar gözlerimiz buluştu, fakat bu defa oldukça savunmasızdım. Tam köşede oturmama rağmen aramızda yalnızca bir masa vardı ve karşı karşıya sayılırdık. Bana birkaç saniye baktıktan sonra belli belirsiz bir sırıtış ilişti dudaklarına ancak anlayamadım. Hemen sonra gözlerini benden ayırıp yerinden kalktı ve benim olduğum tarafa doğru yöneldi. O adım attıkça, benim kalbim tekliyordu. Yemek aşırırken anneme yakalanmış gibi hissediyordum. İçimde tarifsiz bir korku vardı ama heyecanla sarıldığından neye benzediğini çözemiyordum.

Tam yanımdan geçerken eli masama değdi ve kaldıramadığım başımla elini izledim. O kısacık saniyede, damarları kıvrımlı bir yol gibi beliren beyaz eline aşık oldum. Korkumun yersizliği ve aptallığı, tam arkamda yer alan tuvaleti unutacak kadar belirdiğinde kendime güldüm. 

Yaklaşık bir saat kadar sonra onlar masadan kalkıp, kafeden ayrıldı. Ben de neredeyse tüm günümü harcadığım ve oturma yerimi düzleştirdiğim sandalyeden kalkarak üç beş eşyamı toplayıp hesabı ödemek istedim ama aldığım yanıt beni fazlasıyla şaşırttı.

"Hesabın yok güzelim." dedi Bay Lee gülümseyerek. "Az önce giden genç delikanlı ödedi."

Bir şeyler için hesap ödemeye bu kadar erken başlamıştık işte. Ne ben ne de o farkındaydı akıbetin ama apansız bir kumar oynuyorduk hayatlarımıza. 



evergreen | jjkWhere stories live. Discover now