1.Bölüm: "Cehennem Bebeği."

Start from the beginning
                                    

Yaljah'ı başımla onayladım.

Söylediklerimden sonra tüm ırk tarafından büyük tepki çekmiş ve cani olmak ile suçlanmıştım.

Çoğu soydaşım benimle konuşmuyordu.

Lazım olmadığı sürece.

Atlarımızı kalenin çevresine bağlayarak geçidin açılacağı ana noktaya ilerledik.

Hepimiz büyücünün etrafını bir yuvarlak ile kuşattık. Büyücü de, sakince esen rüzgar dalgalı saçlarını yumuşakça savururken gözlerini kapatmış, geçebilmemiz için güçlü bir geçit açmaya uğraşıyordu.

İşte her şey tam da bu esnada gerçekleşti.

Pusuya düşürüldük.

Kapana kısıldık.

Mücadele etmemize bile vakit kalmadı.

Kale sütunlarının ardından çıkan yüzü maskeli savaşçılar oklarını üzerimize yönlendirdiğinde tek yapabildiğimiz büyücünün açtığı geçidin bizi içeri doğru çekmesine teslim olmaktı.

Kıl payı kurtulduk.

Bir çoğumuz.

Geçit sayesinde evimize dönmüştük.

Ama bazılarımız okların hedefi olmaktan kurtulamamıştı.

Bu hedeflerden biri, tam kalbinden vurulan arkadaşım Seokjin'di.

En yakın dostum.

Sırdaşım.

Kardeşim.

Taehyung ile hızla yanına koştuk.

Taehyung başını dizleri arasına yaslayıp gözyaşlarını tutamazken, ben ölüme yürüyen kardeşimi korkutmamak için tam gözlerinin içine: yüzümdeki huzursuz bir gülümsemeyle bakıyordum.

Vurulmuştu.

Vampirlerin ölümüne neden olan zehirli bir ok tarafından.

Ölecekti.

Kurtuluşu yoktu.

"Kahretsin." Dedi Jin gülerek. "Bu Yora'nın benim için özel yaptırdığı bir savaş kıyafetiydi. Batırdığım için beni öldürecek."

Kederle güldüm. "Konuşma." Dedim. "Yorma kendini. Sikeyim Taehyung! Sende ağlama! Onu korkutuyorsun.
Bir şeyi yok. İyileşecek."

"İyileşemeyeceğimi biliyorsun." Dedi Jin kanla dolan ağzını gözler önüne sererken. "Hem yeterince yaşadım zaten. Taehyung..." diye mırıldandı. "Yora ve Jungkook sana emanet. Onlara bir şey olmasına izin verme. Asla."

Kısa süre sonra gözlerini hayata kapadı.

Son nefesinde en sevdiklerini bana değil, Taehyung'a emanet etmişti.

Bana güvenmiyordu.

Haklıydı.

Elime fırsat geçse doğacak bebek Jungkook'u bir saniye bile düşünmeden öldürürdüm.

Eskiden bu zordu.

Ancak artık Jin yoktu.

En yakın arkadaşım yoktu.

Ve kimse beni durduramazdı.

-

Seokjin'in cesedi ile şehrin içlerine ilerlediğimiz sırada üzerimize doğru koşan ulak bu günün ikinci ve üçüncü kötü haberlerini de verdi.

İkinci kötü haber Yora'nın doğumu başlamış ve Yora doğum sırasında ölmüştü.

Üçüncü kötü haberse doğan bebek Jungkook hayatta kalmıştı.

Korku, öfke, üzüntü ve keder dolu duygularla Jin ve Yora'nın ırkımızın karanlık aurasına tezat düşen, cenneti andıran huzurlu evinden içeri girdik.

Siyahlar içindeki kanla kaplı bedenlerimiz buraya uymuyordu.

Jin'in cesedini Yora'nın cesedinin yanına koyduğumuzda Taehyung,

"Böylesi daha iyi diye." Fısıldadı. "Ölümsüz Jin için Yora yaşlandıktan sonra hayatta olmanın hiçbir anlamı olmayacaktı. Jungkook bile onu hayatta tutmaya yetmeyecekti. Onun yaşlandığını görmek ona acı verecek, ve Jin sonsuza dek yaşarken Yora onun gözleri önünde yaşlı bir kadına dönüşecekti."

"Duygusal düşünceli Taehyung." Diye alayla fısıldadım. "Tüm bu olanların sorumlusu zaten bu kadın değil mi? Her şey Jin'in bir ölümlüye aşık olmasıyla başlamadı mı?"

"Sen," diye bağırdı Taehyung dehşetle. "Bir canavarsın! Cani düşünceli bir canavar!"

"Anlamana sevindim." Dedim duygudan yoksun bir gülüşle.

Ebe kadın huysuzca ağlayan ve mavi battaniyelere sarılmış bebekle içeri girip, Taehyung ona büyülenmiş bakışlarla bakarken, minik bebeğe göz ucuyla sadece tek bir kez baktım.

"Ölmüş olmayı dileyeceksin cehennem bebeği." Dedim ürpetici bir sesle. "Cenneti andıran ülkeme ölüm getirdiğin için ölmüş olmayı dileyeceksin."

Ve evi hızla terk ettim.

Cunning Child | JikookWhere stories live. Discover now