3

96.8K 10K 16.1K
                                    

3: Bir fındık ezmesi canavarı, Kim Taehyung.

Yorum yaparak görüşlerinizi belirtmeyi unutmayın, sizi seviyorum

Siyah pantolonumun içine sıkıştırdığım beyaz tişörtü, kalın bir kemerle zenginleştirmeye çalışırken; bavulumun içinden çıkan deri ceket için Tanrı'ya teşekkür etmiştim. Günler sonra saçlarımı alnımda güzelce ayırmış, parmaklarıma birkaç yüzük takmış ve ayağımdan bir türlü çıkarmadığım botlarımı yine giymiştim.

Taehyung, uzamış saçlarını ince bir lastik
tokayla toplamış; yine o siyah lensleri gözüne takmıştı ve üzerinde tıpkı benim gibi siyah pantolon ve ceket vardı. Beline yerleştirmiş olduğu silahı gördüğüm için gerilsem de şu anda normal bir anında olduğumuz için pek umursamamaya çalışıyordum.

Bana yalnızca hazırlan, dışarı çıkacağız dediğinden böyle giyinmiş ve onu beklemeye başlamıştım. O da benden sonra duş alıp hızlı bir şekilde hazırlanmıştı işte, sol kulağındaki ona yakın piercingi parıldayan gözlerimle incelediğime emindim. Sikeyim ki çok asi görünüyordu, böyle özenli olduğunda birçok insan tek bakışıyla tav olabilirdi.

"Hadi bakalım," Günlerdir kısık olan ses tonu hafif bir şekilde yükselmiş, sanki heyecanlıymışcasına bir tavır almıştı. "Gidiyoruz."

Gülümseyerek yerimden kalktıktan sonra telefonumu arka cebime sıkıştırıp yanına doğru ilerledim. "Nereye?" Diye sormuştum. "Nereye gidiyoruz? Merak ettim lüüüütfen söyle, lüütfen!"

Kaşları kalkmıştı. Kalın dudaklarını birbirine bastırarak birkaç saniyeliğine yüzümü seyretmiş ve sonra omuz sillerek kumandayı eline almıştı. O önde,  ben de arkada dışarı çıktığımız gibi garajı kapatmış ve lastikleri çamurla kaplı jeepe doğru ilerlemeye başlamıştı. Elbette ki peşindeydim, duraksamadan "Söylemeyecek misin?" Diye sorup duruyordum ama o ses çıkarmıyordu.

Sonunda sormayı kestiğimde arabaya binmiştik.

Yandan görüntüsü de harikaydı. Büyük ve yuvarlak gözlerinin etrafında sanki göz kalemi var gibi görünüyordu ve etrafını sarmış kirpikleri koyu renkli ve uzundu. Düzgün bir burnu vardı, kalın dudakları dişleyip durduğundan olsa gerek koyu bir kırmızıydı, daha çok vişne çürüğü.

Sırtımı koltuğa yasladıktan sonra kafamı cama  doğru çevirmekle yetindim. Aklımda bir ton şey vardı ve yolculuklar, bunları düşünmek için en güzel yerlerdi. Şimdi yanımda kulaklığım olsa, yol boyunca the neighbourhood dinleyerek hayatımı gözden geçirebilirdim. Fakar bir sorun vardı, artık gözden geçirebilecek kadar hayatım kalmış mıydı elimde; onu bilmiyordum. Tek isteğim babamın arabasının arka koltuğunda oturmuş, başımı cama yaslamışken; o sabah bana arkadaşlarımla dışarı çıkmama izin vermemiş olmasına kızıp düşüncelere dalmaktı.

Oysa ki şimdi, hiç tanımadığım bir adamın arabasının ön koltuğunda; babamın ölümünü kısa sürede sindirmeyi ve aşık olduğu kadını öldürmeyi düşlüyordum.

Hayat bazen insanları değiştirirdi işte.

Konuşmuyordu. Konuşmuyordum ve biz ben sesimi çıkarmadıkça hiç konuşmuyorduk. Beni yanında istemediğini açıkça belli etmişti, kurtulmak istemesi son derece doğaldı ve yine de beni siktir etmemesi garip geliyordu. Söylediği gibi vicdanlı bir katil miydi, yoksa beni gebertip ortadan kaldırması daha mı eğlenceli olurdu onun için? Çünkü ben, varlığını gözetenin bir tek Tanrı olduğu kimsesiz bir çocuktum. Her zaman böyleydim. Hayatımda yalnızca babam vardı, beni seven. Annem çoktan gitmişti ve eğer babam da beni çok sevse, başka bir kadınla evlenmezdi. Hep böyle söylemiş ve kendimi şartlandırmıştım ki haklı çıkmıştım da.

serial killer ▪ taekook ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin