《12》

24.8K 1.1K 387
                                    

Yorum yapmayı unutmayın *-*

Medya aşık olduğum bir şarkı, paylaşmak istedim.

-Buna alışmak benim içinde çok zor olacak.

Martin sıkıntı barındıran ses tonu ile konuştuğunda ona bakmadan kafamı salladım.

-Sonuçta her ay bir yaş büyüyorken şimdi altı ayda bir büyümek...

Tamamlanmamış cümlesininin içindeki tamamlanmışlık bariz ortadaydı. Onun her ay bir yaş büyümesini seviyordum ama buna da alışmak zorundaydık. Ağustos ayında on sekiz olan Martin artık Şubat ayında on dokuz olacaktı. Tabi iyi yanları da yok değildi. Alacağım hediye için daha falza özen gösterebilirdim.

-Benimle konuşmuyor musun?

Tedirgince sorduğu sorusuna bir süre yanıt vermedim. Dünden sonra ondan biraz kaçıyordum ama bu bilerek yaptığım bir şey değildi. İstemsizce o anlar aklıma geliyordu. Öpüşü, dokunuşu...

-Bu kanıya nerden vardın?

Gözlerim telefonda, tüm dikkatim ondayken karşımdaki sandalyede duruşunu düzeltti.

-Dünden beri yüzüme bakmayışından ya da...

Gözlerini üzerimde gezdirdiğini hissettim.

...Bir kere olsun 'bebeğim' demeyişinden.

-Buna bu kadar takılacağını düşünmemiştim.

-O kelimeyi bana ithafen söylemene bayılıyorum. Nasıl takılmam?

Kısa bir an tebessüm ettiğimde yanıma gelerek mutfak masasının önünde bana doğru diz çöktü.

-Jenn?

Elimden telefonu alıp masanın üzerine bıraktı. Kaçışımın buraya kadar olduğunu anladığımda derin bir nefes alarak başımı kaldırdım.

-Efendim?

-Benden uzak olmanı sevmiyorum.

Başını dizlerime bıraktığında tepkisiz kaldım.

-Sana uzak değilim.

-Biliyorum bana en yakın kişisin. Ama ben şu andan bahsediyorum.

Alt dudağımı ağzımın içine yuvarlayıp başımı salladım. Öylesine yaptığım bir hareketti.

-Şu anda da sana uzak değilim. Hem ruhen...

Bedenlerimiz arasındaki mesafeyi gösterdim.

-...Hem bedenen.

Cümleme karşı güler gibi bir ses çıkardı. Alaycı bakışlarını gördüğümde bu konunun öylece kapanmayacağını anladım. Ah şu melez, bu kadar sorgulayıcı olmasını sevmiyordum.

-Ne demek istediğimi biliyorsun.

-Belki.

Ellerimi saçlarına koyup okşamaya başladığımda gözlerini kapattı. Huzur timsali gibiydi.

Ondan neden kaçtığımı sorguladığının pekala farkındaydım ama bu konuda ne yapmam gerektiği konusuda kararsızken ona ne gibi bir cevap verebilirdim ki? Dün kalbim nirvanaya yükselmişti ve ben belkide ölüp tekrar dirilmiştim. Onun benim üzerimdeki etkisi bu denli fazlayken kendimi ona bırakırsam olacaklardan korkmam gayet normaldi.

Sonumuz pembe panjurlu evde çiçeklerimizi suladığımız bir tabloya dönüşebilirdi ya da ikimizin de birbirimizi arayıp sormadığımız ve olan ilişkimizden pişmanlık diye bahsettiğimiz bir trajediye de dönüşebilirdi. Aslında trajedi yerinde komedi olurduk biz hem ağladığımız hem güldüğümüz bir hayatımız da olabilirdi. Beraber ağlar beraber gülerdik. Sonumuz bu kadar belirsizken belkilere bel bağlamak ne kadar doğruydu? Ince bir ip üzerinde yürürsek düşmez miydik aşağıya?

Domestic Where stories live. Discover now