ALP'TEN MEKTUP VAR

Start from the beginning
                                    

Odamın ışığını kapatıp kapısını kilitledikten sonra teşkilattakilere selam vererek ayrıldım binadan. Yaza girmiş bulunduğumuz için akşamın 7'si olduğu halde hala aydınlıktı gökyüzü. Bulutların kümeler halinde hareket ettiği sonsuzluk yüzümü güldürürken aracıma binip yola koyuldum.

Evle aramdaki mesafe azaldıkça içime dolan huzur yorgunluğumu daha şimdiden alırken Emre'ye sarılıp uyursam kim bilir nasıl iyi olurdum. O benim her derdimin dermanıydı çünkü. Farkında dahi olmadan tüm yaralarımı sarıyor, acılarımdan geriye hiçbir şeyi bırakmıyordu.

Ama yine de şu an kendimi dizginlemeliydim çünkü evde ona kızmam gerekiyordu. Çocuklara dövüş dışında bir şey öğretme diye defalarca söylemiştim ama adam bir kere bile dediğimi dinlememişti. Bu yüzden bana dert yanmaya çalışan ama çekinen teşkilat üyelerinden bıkmıştım.

Eve varana kadar Emre'yi görünce yelkenleri suya indirmemek için kendimi gazladım. Bunun da bir işe yarayacağını sanmıyordum çünkü onu görünce geriye kalan her şey aklımdan ve kalbimden siliniyordu maalesef. Sonunda eve girip salona geçince Emre'nin daha gelmemiş olduğunu fark ettim. O gelene kadar dinlenmek için kendimi geniş koltuğa atıp ayaklarımı sehpaya uzattım. Kolumu koltuğun desteğinden sarkıtırken kafamı başlığına yasladım. Tüm uzuvlarım uzun zaman sonra varlıklarını kanıtlamak ister gibi aynı anda ağırırken biraz daha yayıldım bulunduğum alana.

Bir süre kendi kendine ağrılarımın geçmesi için bekledikten sonra dış kapının dönen kilidinin sesi yankılandı ıssız evimizde. Emre'nin geldiğini anlamak için ise müneccim olmaya gerek yoktu. Ki saniyeler sonra salonun girişinde görünen yarim doğruluğumu ispatlamıştı. Çok özlemiştim ulan bu izbandut ibnemi. Ama asık suratı pek favorilerim arasında değildi açıkçası.

"Bıktım ulan senin bu ülkücü arkadaşlarından!"

Emre tüm bezmişliği ve siniriyle bana bakarken hiç istifimi bozmadım. Kim bilir yine neye dellendi bu deli.

"Ne oldu?"

"Ne mi oldu? Ulan bugün yine çocuklardan birinin babası geldi,elime bir CD tutuşturdu. Neymiş efendim çocuklara kick boks çalıştırırken onları dinletecekmişim."

Yorgunluğun getirisi olan bayık gözlerle baktım yarime. Yaşlandıkça daha huysuz oluyordu ızbandut herif.

"Yani?"

"Yanisi bu tipini sevdiğim; odam ülkücü CD'leriyle doldu. Her gelen aynı şeyi yapıyor ya."

Gözlerimi devirmekten kendimi alamadım. Ulan asıl sinirli olup atarlanması gereken benim ama boş boş söylenen o.

"Gören de zannedecek dediklerini yapıyorsun."

Sonunda girişte dikilmeyi kesip gelip yanıma oturdu.

"Tabi ki yapmıyorum lan! Senin evde dinlediklerin yetmiyor bir de kursta mı maruz kalayım marşlarınıza?"

Koltuğun öte ucundan yayılan kokusu burnumun direğini sızlatırken ayaklarımı sehpadan çekip Emre'nin bacaklarına uzattım. Sırtımdaki kırlenti de başımın altına koydum, işte şimdi tamam olmuştu.

"Bizim çocuklara Kürtçe şarkı dinletmeyi biliyorsun ama. Ulan senin yanına gelen her çocuk ikinci hafta Kürtçe şarkı söylemeye, üçüncü hafta evde Kürtçe konuşmaya başlıyor."

Emre, bacaklarındaki ayaklarımı eline alıp yavaş yavaş masaj yapmaya başladı. Yüzümde geniş bir gülümseme oluşurken başımı biraz daha geriye atıp iyice gevşedim.

YAKAMOZWhere stories live. Discover now