39.OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE

16.3K 1.1K 773
                                    

Yüzünün bir kısmı inanılmaz bir şekilde yanıyordu. Sanki hemen dibinde ateş yakmışlar gibi hissettiriyordu. Uyku ile uyanıklık arasında sıcaklığın sebebini anlayamazken yüzünü buruşturdu. Artık terlemeye başlarken başını diğer tarafa çevirdi. Yüzünün yanan tarafı buluştuğu yerin serinliğiyle ferahlarken derin bir nefes aldı. Ancak bu kez diğer taraf yanmaya başladı.

Isının kaynağından kurtulmak için elini kaldırdı ancak bu kez parmaklarının arasından sızıyordu sıcaklık. Acaba fark etmeden soba olan bir yerde mi uyumuştu? Sıcaklıktan dolayı yavaş yavaş kendine gelirken gözlerini zorlukla açtı. Kirpikleri birbirine yapışmış gibi hissettirirken biraz daha çaba harcadı etrafını görmek için. Görüş açısı buğuluyken mavi gökyüzünü ve parlayan güneşi güçlükle seçebildi. Nerede olduğunu ilk olarak algılayamazken elinin gölgesinden kurtulmak için oynattığı boynuna giren sancıyla zihninde küçük bir aydınlanma yaşadı. Belindeki sızı da kendini gösterirken zeminde yattığını fark etti. Beton zemin kemiklerini sızım sızım sızlatırken doğrulmaya çalıştı. Her ne kadar zor olsa da ellerini yere koyup belindeki ve boynundaki ağrıya katlanarak koluna dayanıp oturur pozisyonu aldı.

Gözlerindeki tüm buğuyu geçirmek adına uyuşmuş sağ kolunu kaldırdı. Avuç içiyle gözlerini ovup bakışlarına netlik kazandırdıktan sonra etrafına baktı. Arabaların geçtiği yolun karşısındaki bina geriye kalan her şeyi önemsiz kılarken buraya nasıl geldiğini, içki içerek karanlık binayı izleyişini ve o sırada aklından geçenleri hatırladı. Bağdaş kurup ağrıyan boynunu kütletirken gelip geçen insanların garipseyen bakışlarını umursamadı.

Rakıyı sek içmiş olmak bile tamamen bilincini kaybettirmemişti ki uyanır uyanmaz aklı başına gelmişti. Dün içtiği bir şişe sek rakıdan geriye sadece mide bulantısı kalmıştı elinde maalesef. Boğazında acı bir tat oluşurken yüzünü buruşturup elini karnına koydu, mide bulantısını görmezden gelmeye çalışarak etrafını gözlemledi. Saatten pek haberi yoktu ancak binaya girip çıkan insanlar mesai saatinde olduklarını gösteriyordu. Babası hala binada olmalıydı.

Günlerce annesi aracılığıyla sadece teşkilatta olduğunu öğrenebildiği adamla arasında şimdi bir cadde ve aşılması kolay beton yığını vardı. Ama yine de onun karşısına çıkmak için Alp'e yürümekten fazlası gerekiyordu. İtirafı bile zar zor yapmışken şimdi bu konu hakkında konuşmak hiç kolay olmazdı. Pijamasını avuçlarının arasına alıp teşkilatı izlemeye devam etti. Nasıl babasının karşısında aşkını savunacaktı hiç bilmiyordu. Başkası olsa tek lafıyla kapatırdı mevzuyu ama babasını ikna etmek zorundaydı. Ondan onay almak zorundaydı, babası olmadan geleceği düşünemiyordu. Düşünmek istemiyordu.

Babasına, ne onsuz ne de Emre'siz bir gelecek düşünemediğini anlatmalıydı. O, annesine nasıl aşıksa kendisinin de Emre'ye öyle aşık olduğunu anlatmalıydı. Belki evli, çocuklu değil ama sevdiği adamla aynı evde, ölene kadar mutlu yaşamak istediğini söylemeliydi. Evet, bunu yapmalıydı. Yapabilirdi de! Alp, en azından bunları söyleyebilecek kadar güçlüydü. Geleceğini kendi yazacaktı, bu yüzden şimdi kalkıp babasına derdini anlatacaktı.

Her yanı tutulmuş olmasına rağmen bağdaş halindeki bacaklarını açıp sırtını duvardan ayırmadan ayaklandı. Ancak tam olarak doğrulamadan belinde hissettiği ağrıyla gözlerini sıkıca kapatıp dudaklarını ısırdı. Ankara'nın gece ayazında sokağın ortasında uyumuş olmasının bedelini öderken acıya katlanmaya çalıştı. Sanki kilitlenmiş gibi olan belini yavaşça kütletti. Bu sayede tutukluluğu geçerken rahat bir nefes aldı. Yine de dikkat ederek tam anlamıyla doğruldu, bir süre o haliyle durup yeri izledi.

Kendini toparladığından emin olduktan sonra karşısındaki binaya baktı. Babasıyla birlikte geçirdiği en güzel anların şahidi olan bu beton yığını onun için çok kıymetliydi. Eğer kötü olacaksa konuşmaları burada olsun istemezdi çünkü bu binayla ilgili aklında kötü bir hatıraya yer yoktu. Midesindeki ağrı tekrar içini kavururken kararından şu saatten sonra vazgeçmek istemediğini biliyordu. Bu yüzden sarsak adımlarını caddenin karşısına doğru yönlendirdi. Mide bulantısı, bel ağrısı ve az da olsa birbirine dolanan adımları yüzünden gelip geçen araçlara ani fren yaptırmak zorunda kalsa da ocağa varabildi.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin