beni bırak,göğe bakalım.

66 13 22
                                    

ep.6; beni bırak göğe bakalım.
√Turgut Uyar√

"JungYoon! Eşyaların hazır mı?" Yoongi, sabahın erken saatlerinde bütün ailesini kaldırmış ve son hazırlıkları yapıyorlardı. Bu, ilk yurtdışına çıkışları değildi fakat yine de her seferinde aynısı oluyordu. "Evet babacığım, hazırladım ve tam üç kez kontrol ettim." Gülümseyerek aşağı indi küçük kız.

Jungkook ise evi kontrol ediyordu. JungYoon'un okulundan izin almıştı ve bunun için içi rahattı. Eksikleri olursa kapatacağını biliyordu, zeki bir kızdı o.

Son olarak o da eşi ve kızının yanına gelince her şey tamamdı. "E o zaman Hollanda yolcusu kalmasın!" JungYoon kıkırdayıp ellerini çırptı ve hemen taksiyi beklemek üzere kapıya koştu. Taksinin henüz gelmesine 15 dakika olduğu için Yoongi hemen Jungkook'a sırnaştı.

Belinden sarılıp yüzünü boynuna gömdü. Minik minik öpücükler bıraktı oraya. Jungkook ise Yoongi'yi duvara itti. "Bay Min? Çok cesaretlisiniz bugün bakıyorum." Jungkook güldü. "Imm, yalnızca biraz üzgünüm ve sinirliyim de. Ya resmen 3 gün birbirimize vakit ayıramayacağız."

"Çareler bizde tükenmez, üniversite yıllarını hatırlatmak isterim." Yoongi çapkınca göz kırptı. O çok öpmek istediği kırmızı dudaklara yanaşırken de JungYoon'un çığlığını duyup toparlandılar.

"Bak ya! Sizi hiç yalnız bırakamayacak mıyım ben?! Niye sürekli öpüyorsunuz birbirinizi? Cezalısınız, beni öpün şimdi." Fazlasıyla hızlı konuştuğu için ebeveynleri onu pek anlayamamıştı ama yanağını uzatınca anladılar.

Jungkook gülümsedi ve derin bir nefes aldı. JungYoon cidden minik bir şeytandı. Kucağına aldı yanağına öpücükler kondurdu. Sonra da Yoongi. JungYoon o an dünyanın en mutlu insanı olabilirdi, taksi gelinceye kadar yani.

Hemen arabaya koştu, kapıyı açıp arka koltuğa oturdu. Bu sırada bagaj kısmına bavullar yerleştiriliyordu. Camı sonuna kadar açtı, saçındaki tokayı da çıkardı. Güzel, parlak saçlarını rüzgâr okşuyordu şimdi.

Herkes işini bitirince havalimanına geldiler, oradan da bir güzel Amsterdam'a.

¤

Uçak Hollanda'ya indikten sonra otele gidip odalarına yerleşmiş, şimdi de bu güzelim şehri geziyorlardı. Kesinlikle bu şehir mükemmeldi. JungYoon ile dondurma alıp yemişlerdi, hatta bisiklet kiralamışlar ve onunla da gezmişlerdi.

Jungkook fotoğraf makinesi ile onları fotoğraflamıştı. JungYoon ise tam bir manken gibi hissetmeden edememişti kendini. Gerçi, ona soracak olsalar o bir prenses olduğunu söyledi. Eh, haksız da sayılmazdı.
Güneş batarken onlar da yemek yemek için bir restorant arıyorlardı. Sonunda Taehyung ve Jimin'i aramak akıllarına geldi. "Alo Jimin." Yoongi düğüne kadar endişelerini geride bırakmamakta ısrarcıydı. Bu yüzden de Taehyung yerine Jimin'i arıyordu.

"Yoongi Hyung? Selam, nasılsın?" Ah, Park Jimin kesinlikle kibar bir çocuktu. Yoongi'nin bir sorun olmadan onu aramayacağını çok iyi biliyordu ve yine de nazik oluyordu. "İyiyim Jimin. Sen?"

"İyiyim. Jungkook na-" Yoongi dayanamayıp onun sözünü kesti. Biraz sabırsız bir adamdı ve olduğunda kesinlikle daha da sabırsız oluyordu. "O da iyi, JungYoon da iyi. Bak ne diyeceğim, haydi bize Amsterdam'da yemek için güzel bir restorant söyle."

Jimin gözlerini büyüttü. Bu kadar erken gelmelerini beklemiyordu. "O-oh, siz burada mısınız? Bekle, konum at. Birlikte yiyelim yemeği. Yok ya da... Siz bize gelin?" Yoongi, Jungkook'a dönüp bunu söyledi o da kabul etti.

"Peki, geliyoruz." Jimin gülerek telefonu kapadı, sonra da müstakbel eşine döndü. "Misafirlerimiz var Taehyung-ah."

"Şimdi Jimin'lere mi gidiyoruz yani?" JungYoon büyüklerine ismiyle hitap etmekten büyük bir zevk duyuyordu çünkü o da o an kendini büyük biriymiş gibi hissetmekten alıkoyamıyordu. "Evet, Jimin ağabeyine ve Taehyung ağabeyine gidiyoruz ama bak ağabey. Çünkü onlar senden büyükler."

Minik kız göz devirdi, Tavşancık'ı bazen çok can sıkıcı olabiliyordu. "Anladım babacığım." Kollarını kavuşturup camdan dışarı baktı. Geldikleri bu şehir cidden hoşuna gitmişti, Yoongi de yıl boyunca o uslu durursa yaz tatili için buraya gelebileceklerini söylemişti.

Kesinlikle uslu duracaktı.

Pek geçmeden Park Jimin ve Kim Taehyung'un kiraladığı güzel eve giriş yaptılar. Jimin ve Taehyung'u yaklaşık üç aydır görmüyorlardı. Bu, Yoongi için uzun bir süre olmasa da kızı ve eşi için aynı durum söz konusu değildi.

"Jiminie Oppa, seni çok özledim." Kelimenin tam anlamıyla yapıştı JungYoon, Jimin'e. Jimin de onun sarılışına karşılık vermeye çalıştı. "Ben de seni çok özledim bebeğim." Jungkook ona acıyıp kızı kucağına aldı ve yere bıraktı. Gözündeki sahte yaşları silerek Jimin'e sarıldı. "Çok özledim, yıllar oldu değil mi?"

Taehyung ise tam anlamıyla dışlanmış hissediyordu. Yoongi, Jungkook ve Jimin'in kaynaşmasını bir fırsat bilip onu bir köşeye çekti ve konuşmaya başladı.

"Bak Taehyung. Jimin benim kardeşim gibi ve... Üniversite yıllarını hatırlamak istemiyorum, onları tekrar yaşamak hiç istemiyorum. Biliyorum evleniyorsunuz. Hayatınızı birleştirirken bana söz düşmez ama, lütfen beni anla. Tamam mı aslanım?"

Konuşmasının sonunda gelen JungYoon ile bütün küfürlerini tutmuş ve güzel bir tebessüm ile sonlandırmıştı. "Taehyung Oppa, konuşabilir miyiz?" Taehyung olumlu anlamda başını salladı. Yoongi, kızının bakışlarından onları yalnız bırakması gerektiğini anladı.

"Geçenlerde babalarım bana defterden senin hakkında bir şey okudu ve doğruyu söylemek gerekirse, ıhm, seni pataklamak istiyorum. Neden Jimin'i üzdün bakalım?" Bir yandan uzun kollu elbisesinin kollarını yukarı çekerken, tek kaşını kaldırıp Taehyung'a soruyordu.

Genç adam onun tatlılığına daha fazla dayanamayıp yanağından öptü. Koltuğa yatırdı, gıdıklamaya başladı. Bu JungYoon'un zayıf noktasıydı işte. Hemen teslim oluyordu. Kıkırtıları ve çığlıkları duyunca Jimin, Jungkook ve Yoongi de salona geldi, bu manzarayı gülümseyerek izlediler.

Jungkook, Yoongi'nin kulağına fısıldadı. Sesli konuşursa güzelim ortamı bozacağından korkuyordu. "Bir şans verebilirsin, hakediyor bunu Yoongi." Yoongi ona döndü, gülümseyen yüzüyle. "Sanırım size katılıyorum Bay Kurabiye."

¤

Bunu bir geçiş bölümü sayabiliriz.

leaves × yoonkook × ✓Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt