childhood

4.8K 278 62
                                    

Her paragrafa bol bol yorum istiyorum ;))



Göz kapaklarımı aralamaya çalıştım ancak bir ton ağırlık varmış gibiydi. Zorlukla açabildiğimde loş ışığa rağmen tekrar kapadım.

"Leona," Yumuşak sesine karşılık tekrar açtım. Üzerime eğilmiş endişeli gözlerini bana dikmişti. Uzamış saçları gözlerini kapatıyordu. Onun yatak odasındaydım. Beni tekrar hastaneye götürmediği için ona minnettardım. "Bayıldın."

Alt dudağım titremeye başladı ve yüzümü buruşturdum. Uzun parmaklarıyla terden alnıma yapışmış saçlarımı geriye itti. Yüzündeki endişeli ifade git gide büyürken elinin tersini alnıma yasladı. "Sen yanıyorsun." Üzerimdeki pikeyi kenara fırlatırken engel olamadım. Halbuki çok üşüyordum.

Beni kucağına aldı ve odadan çıkarak büyük banyoya götürdü. Ensesindeki ellerimi sıktım. "İstemiyorum." dedim sessizce beni kucağından küvete bırakmaya çalışırken. Ellerimi ensesinden çekmeden bacaklarımı toplayarak ona daha sıkı sarıldım.

"Leona," diye mırıldandı. "Daha kötü olmadan ateşini düşürmem gerek." Omuzlarımı silkerek olduğum pozisyonda kaldım. Sabırla soludu ve kalçalarımı küvete bıraktığından emin olduktan sonra ensesindeki ellerimi çözdü.

Kazağımı çıkarırken direnmeyi bırakarak ona yardımcı oldum. Ancak o zaman bir dövme yaptırdığımı hatırladım. Tüm kıyafetlerimi ardından sırtımdaki jelatini çıkardı.

Bileğimdeki tokayı çıkararak saçlarımı tepeden topladı. Suyu duş başlığını küvetin bana uzak tarafında tutarak ayarladı. Eliyle kontrol ettiği suyun istediği gibi olduğunu anlayınca gözleri memnuniyetle kısıldı.

Bana yardım eden bu adamın her hareketini gözlerim dolu dolu izliyordum.

Önce sırtımdaki mürekkep kalıntılarını temizledi. Daha sonra tüm bedenimi nazikçe sanki bir bebeği yıkıyormuş gibi yıkadı.

Kolumdaki tırnak izlerini fark edince kaşları çatıldı ancak tek kelime etmeden dudaklarını izlere bastırdı. Yumuşak dudakları yaralı tenime değince kalbim sonsuz bir sevgiyle doldu.

Ağzımı açıp konuşamadım. Konuşursam ağlayacağımı biliyordum çünkü.

Dövmeye değmesin diye topladığı saçlarımı açarak kendi şampuanıyla yıkadı. Saçlarımı duruladıktan sonra suyu kapattı. Saçlarımdaki suyu beni havluya sarmadan önce küvete akıttı.

Beni çamaşır makinesinin üzerine oturttu ve saçlarım için ayrı bir havlu daha çıkartarak saçlarımı kabaca kuruttu. "Bekle beni sana kıyafet getireceğim."

Başka ne yapabilirdim ki?

Ayaklarımı sarkıtmış doğrudan yere bakıyordum. Annemin ve baba dediğim adamın bana hiç bakmadığı şekilde bakıyordu. Bundan çok daha kötü hastalıklarım olmuştu. Kolum kırılmış, zatürre olmuştum. Ancak hepsinde tek başımaydım. O ise daha altı ay öncesine kadar benim için bir yabancıydı. Tüm hayatımın bir yalan olduğunu suratıma tüm nefretiyle kusan kardeşimin sevdiği adamdı. Şimdiyse tek sahip olduğum insandı.

Banyoya elindeki kıyafetlerle girdiğinde bakışlarımı ona diktim. Üzerinde bir babada olması gereken şefkat vardı. Benim hiçbir zaman tadamayacağım. Ondan gerçekten çok iyi bir baba olurdu.

Elinde onda kalmış olan iç çamaşırlarım ve kendi tişörtlerinden biri vardı. Kıyafetleri giydirdi ancak dişlerim birbirine çarpıyordu.

Saç kurutma makinesini prize takarak saçlarımı kurutmaya başladı. Kafamı güçsüzlükle göğsüne bıraktım. Gözlerimi kapatarak makinenin sesinin zihnimi uyuşturmasına izin verdim. Zira bundan daha kuvvetli şeylere ihtiyacım vardı.

PARADISE LOST \\IrwinWhere stories live. Discover now