30.Bölüm BENİMLE EVLENİR MİSİN?

En başından başla
                                    

"İsteme başka, evlenme teklifi başka bir şey. Âdet yerini bulsun istedim."



Birbirlerinden neredeyse hiç ayrılmayan Mehmet ve Nilda, düğüne bir hafta kala son prova için gelinliğin dikildiği modaevine gittiler. Nihayet bekledikleri gün gelmek üzereydi. Sonunda birbirlerine kavuşsalar da ikisi de alışık olmadıkları mutluluklarından korkuyorlardı.Nilda kabinde gelinliği denerken Mehmet telefonla konuşuyordu. Onun Oktay'la buluşmak için randevulaştığı sırada, genç kız üzerindeki gelinlikle dışarıya çıktı. Sevdiği kadını hayal ettiği gibi beyazlar içinde görmek, hissettiği heyecanı daha da arttırdı. Bu hâliyle tıpkı bir kuğuya benziyordu. Zarif ve asil... Nilda kendi etrafında döndükten sonra durdu. "Eee, nasıl buldun?"

Genç adam dili tutulmuş gibiydi. Söyleyecek söz bulamayınca konuşmak yerine ıslık çaldı. Sonra da aklına ilk gelen kelimeyi söyledi. "Harika!"

Düğün hazırlıklarına yardımcı olmak için Müzeyyen ve Behiye'nin yanına Gülseren de dâhil olunca, Nilda'nın günleri daha hareketli geçmeye başladı. Bu durumun olumlu yanları olduğu kadar olumsuz yanları da vardı. Mesela sevdiği adamla aralarına koymak zorunda oldukları mesafe gibi...

Mehmet'le bir türlü yalnız kalamadıklarından aynı ortamda bulundukları zaman, yasak aşk yaşayan iki sevgili gibi mesajlaştıkları oluyordu. Onun böyle zamanlarda elinin ayağına dolaştığını fark eden Mehmet'in, sevdiği kadının yanaklarının al al olması çok hoşuna gidiyordu. Hatta onu daha da heyecanlandırmak için arada azıcık edepsiz mesajlar yazdığı da olmuyor değildi. Özellikle hep beraber yedikleri akşam yemeğinde, Mehmet'in karşısında oturan Nilda'ya, "Şu an seni çıplak hayal ediyorum," yazmasıyla içtiği su az daha boğazında kalacaktı.

Yemek sonrası Nilda Mehmet'e kaş göz işareti yaparak bahçeye çıktı. Mesajı alan genç adam da arkasından gitti "Neden bana öyle uygunsuz şeyler yazıyorsun? Beni utandırdığının farkında değil misin?"

Genç kızın kızararak, azarlamasına karşın Mehmet onu kendine çekip tutkuyla öptü. Birilerinin görmesinden çekinen Nilda, çırpınarak geri çekildi. "Biri görecek, yapma!"

"Görsünler. Üç gün sonra evlenmeyecek miyiz? Hem ben mesajıma neden kızdığını anlamadım. Seni daha önce de çıplak görmüştüm. Ve inan bana, en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum, hafızamda kazılı."

Sevdiği adam konuştukça daha da utandı. Evet, daha önce birbirlerini çıplak görmüşlerdi. Hem de defalarca... Üstelik üzerinden bir yıl gibi bir zaman geçmişti. "Yine de öyle şeyler yazma!"

Mehmet onun bu çocuksu hâllerini çok seviyordu. Tekrar öpmek için bir hamle daha yapacağı zaman, yine Nilda'nın engellemesiyle karşılaştığında aklına gelen fikirle sırıttı. "Seni öpmemi istemiyorsan bir şartım var."

Zihninde ilk tanıştıkları gün canlanan Nilda, onun yeni şartını merak etti. Ancak duyacaklarından çekinerek, "Ah senin şu meşhur şartların, sormaya korkuyorum! Bu sefer ne istiyorsun?" dedi.

Mehmet'in dudaklarından tek kelime çıktı. "Seni!"

Nilda şaşırdı. Elleriyle kendini işaret ederek karşılık verdi. "Beni mi?"

Genç adam, onun heyecanlı ve şaşkın hâlinden faydalanarak, kolundan tutup kendine çekti. Kulağına eğilerek fısıldadı. "Doğru duydun, seni. Bu gece seni istiyorum. Bana gelir misin?"

Mehmet'in söylediği çılgınlık, çılgınlıktan da öte delilikti.Herkes evdeyken nerede, nasıl olurdu, hayal bile edemiyordu. Hem heyecanlanıyordu hem de sanki yanlış bir şey yapmaya hazırlanıyormuş gibi tedirgin oluyordu. Onu kendinden uzaklaştırarak, "Senin bu söylediğin hayatta olmaz. Hele de düğünden önce hiç olmaz!" dedi.

Mehmet kendine acındırmak için boynunu bükerek yere baktı. Çünkü yüzüne bakarsa her an gülebilirdi. Kullanacağı sözcükleri iyi seçmesi gerektiğinin farkında olarak konuşmaya başladı. "Ben de yarın iş için şehir dışına çıkacaktım. Seni göremeyeceğim yirmi dört saat için küçücük bir hatıraya ihtiyacım vardı. Ecel bu, hadi yolda ölsem, zoruna gitme..."

Onun cümlesini tamamlamasına izin vermeyen Nilda, eliyle Mehmet'in ağzını kapattı. "Allah korusun! Öyle şeyler söyleyip korkutma beni! Hem düğün arifesi nereden çıktı bu iş seyahati?"

Genç adam, onun ellerini avuçlarının içine alarak öptü. "Bir iş anlaşması. İmza atıp döneceğim. Yani küçük bir toplantı. Şimdi bana istediğimi verecek misin? Çok özledim seni, anla işte"

Nilda düşünüyor gibi yaptı. Böyle bir isteği dile getirmek, bir erkek için ne kadar da kolaydı. Bu kadarı onun için çok fazlaydı. Ama ya dediği gibi başına bir şey gelirse o zaman ömür boyu vicdan azabı çekmez miydi? Aslında vicdan kısmı sadece kendi isteklerine uydurduğu bir kılıftı. Her ne kadar inkâr etmeye çalışsa da o da sevdiği adamın sıcak tenini hissetmek istiyordu. O da çok özlemişti "Ama nasıl olacak? Bizde annelerim var, sizde ablan ve Hazal." Sonuçta yasaklar tatlıydı.

Zafer çığlıkları atmamak için kendine engel olmakta zorlanan genç adam, "Sen orasını bana bırak. Sadece söyleyeceklerimi uygula yeter," dedi.





Gece yarısından sonra herkes uykuya daldığında Nilda gizlice evden çıktı. Bahçeye indiğinde ağaçların gölgesinden bile ürküyordu. Bahçe kapısını açınca kulağına gelen köpeklerin havlama sesleriyle daha da tedirgin oldu. Tam vazgeçip, geri dönecekken karşı evin kapısında Mehmet belirdi. Ona eliyle gelmesini işaret eden genç adam, sokak lambalarının ışığının altında duran kadınının ürkek hâlini görebiliyordu. Yanına gidip onu kendine çekti. "Hadi gel. Ablamlar çoktan uyudu."

Suçluluk hissine kapılıp pişman olan Nilda için artık çok geçti. Birilerine yakalansalar ömrünün sonuna kadar o anı unutamazdı. İnsanlar onun hakkında ne düşünür, ne söyler düşünmek bile istemiyordu. Mehmet'in elinden tutup, yönlendirmesiyle dudaklarını kemirerek peşine takıldı. İki hırsız gibi sessizce karanlık eve girdiler. Üst kata çıkmak için merdivenlere yaklaştıklarında genç adam uyardı. "Üçüncü basamağa dikkat et, düşme. Ev tadilattan geçti ama bugün basamak tekrar oynuyor."

Birlikte yukarı çıkıp, Mehmet'in yatak odasına girdiklerinde, hemen kapıyı kapatıp Nilda'yı kendi bedeni ve duvarın arasına sıkıştırdı. "Seni o kadar çok özledim ki!"

Genç adam, ayların açlığıyla sevdiği kadını hoyratça öperken dudakları boynuna, elleri ise eteğinin altına kaydı. Mehmet'in ellerini çıplak kalçasında hisseden genç kız, daha önce hissetmediği heyecanla soluk soluğa kalsa da yaşadıklarının doğru olduğundan emin değildi. Kesik kesik çıkan nefesiyle, "Mehmet, bu yaptığımız yanlış!" dedi.

Mehmet onun gibi düşünmüyordu. "Bence değil. Yasak aşk yaşamadığımız gibi bunu düşünmek için de çok geç kaldın, bebeğim." Nilda geri çekilmeye çalışsa da artık mümkün değildi. Ne kadar karşı koymaya çalışsa da en az Mehmet kadar istiyordu. Üzerindeki kıyafetler yavaş yavaş odanın her bir yanına saçılırken hayatının en kıymetli hatırasını almak için sonunda kendini serbest bıraktı. Dakikalar içinde sevdiği adamın vücudunun her yerine iz bırakan dudakları ve dokunuşlarıyla inledi. Mehmet sevdiği kadına sahip olurken inlemeler duyulmasın diye her defasında Nilda'nın ağzını kendi dudaklarıyla örttü. 

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin