18. Bölüm

17.7K 1.1K 76
                                    

18.BÖLÜM "KABULLENİŞ"

Sabah boş yatakta gözlerini açan Nilda, Mehmet'i göremeyince korkuya kapıldı. Neden yoktu? Nereye gitmişti? Onun odasında uyanmış olmasa gece yaşadıklarının kendi rüyası olduğuna inanabilirdi. Ama onun odasındaydı ve Mehmet yoktu. Aksini beklediği için, bunca zamandır intikam uğruna hayatını altüst eden adamın bir gecede değişebileceğine inandığı için kendine kızdı, yine aptallık etmişti. Kıbrıs'ta kendisi sarhoşken yaşadığı duygusal patlamada olduğu gibi, bu sefer Mehmet ondan birlikte uyumayı istemişti ve sabah olduğunda her şey eski hâlini almıştı demek ki! Yataktan çıkmak için hareketlendiğinde komodinin üzerindeki küçük kâğıt dikkatini çekti.

"Çok önemli bir toplantım olduğu için erken çıkmak zorundaydım."

Notu okurken önce derin bir nefes aldı. Kendisine not bırakmış olmasına şaşırdı. Sonra elindeki kâğıdı tekrar okudu. Bu yazıyı yazan ellerin sahibi, gece göğsünde uyuyan adam mıydı yani? Notta kötü bir şey yazmasa da kelimeler o kadar soğuktu ki... Tabii ki cümlenin sonunda aşkım, bebeğim, güzelim gibi kelimeler beklemiyordu. Sonuçta karşısındaki adam her zaman çok ciddi olan, çok nadir güldüğü görünen Mehmet'ti. Ondan öyle sıcak kelimeler bekleyemezdi. Peki, bundan sonra ne olacaktı? O an Mehmet'in tutarsızlığının bulaşıcı olduğunu düşündü. Önce onu odada yanında göremediği için korkmuş, sonrasında ise bıraktığı nottan bir sürü anlam çıkarmış, hatta kendi içinde Mehmet'e trip bile atmıştı. Bunları düşünerek daha fazla vakit kaybetmemeye karar verdi. Hemen odasına gidip duşunu aldıktan sonra kahvaltı yapan Hazal'a öpücük verdi. Bir an önce evden çıkmazsa işe geç kalabilirdi. Kapıdan tam çıkacağı sırada evin şoförü, "Nilda Hanım, Mehmet Bey'in emri, sizi kreşe ben bırakacağım," dedi. Karşısındaki adam, evdeki herkes kendi arabasını kullandığı için çoğunlukla Cahide'ye hizmet ediyordu. Kocasının kendisini düşünmesinden memnun olsa da babaannesinin bu durumdan memnun olacağı şüpheliydi. O, cenaze için memlekete gitmişken, üstelik kreşe gecikirken şoföre hayır diyemezdi.

Diğer tarafta Mehmet, yeni ortaklarıyla yaptığı toplantıda çok dalgındı. Gece gördüğü kâbustan sonra onu kaybetmeyi göze alamazdı. Nilda'yı öldü sandığı birkaç saniyede yaşadığı acıyı unutabilmesi mümkün değildi. Artık sevdiğinden emin olsa da yaşadıklarının yanlış olduğuna dair şüpheleri vardı.

Kendi adına zerre korku taşımıyordu fakat aynı şey sevdiği kadın için geçerli değildi. Yaşanacakların onu daha fazla kırmasından, hırpalamasından korkuyordu. Çünkü duyguları ne kadar derin ise kontrol edemediği öfkesi de o denli güçlüydü. Annesinin yaptıklarının bedelini, ona ödetmeye çalışması baştan beri yanlıştı zaten. Hazal'ı bile sabrı ve sevgisiyle bu kadar etkilemeye başlamışken kötü birisi olduğunu nasıl düşünürdü? Aklından geçenlerle koltuğunda geriye yaslanmış, boş gözlerle yapılan sunumu izlerken babaannesinin söylediklerini hatırladı. Sevdiği kadını onun nefretinden koruması çok zor olacaktı. Zor olacaktı ama mutlaka bir yol bulacaktı. Peki, kendi gelgitlerinden onu koruyabilecek miydi? Bunları düşünürken birden hafızasında gece yatağında yaşadıkları canlandı. Sevdiği kadının göğsünde yatarken kalbinin nasıl attığını duymuştu. Nilda'nın parmakları saçlarını şefkatle okşarken sıcaklığını hissetmişti. O da kendisine karşı kayıtsız değildi. Hem de yaşattığı o kadar berbat güne, onca acıya rağmen! Nilda'yla ikisini çok zor günlerin beklediğinin bilincinde olsa da artık ayrılmaları söz konusu olamazdı. O; karısı, âşık olduğu kadın, bundan sonra diğer yarısıydı. Nasıl olmuştu da bunları daha önce fark edememişti. İlk defa duygularını kendine itiraf ederken tebessüm etti. "Meğer ne güzel şeymiş âşık olmak," dedi ve yüksek sesli düşündüğünü, toplantı masasındakilerin bakışlarını üzerinde hissettiği an fark etti. "Devam edin, beyler!"

Kara Yazım (Tüm bölümleriyle tekrar yayında)Where stories live. Discover now