BÖLÜM 14

1.5K 164 361
                                    

"Bеkliyorum
Öylе bir havada gеl ki
Vazgеçmеk mümkün olmasın.

Orhan Vеli KANIK"

💙💙💙

Yalnızlık zordur derler; oysaki kimsesizlik ise daha zordur.

Yalnızlık acıdır derler; oysaki kimsesizlik daha acıdır.

Yalnızlık dayanılmazdır derler; oysaki kimsesizlik daha dayanılmazdır..
 
Çoğu insan karıştırır bu iki kelimeyi. Yalnızlık ve kimsesizliğin farkını anlayamazlar. 'Yalnızlığa dayanamıyorum,' dersin sen, karşındaki kişi ise 'Yalnızlık iyidir, kafanı dinlersin' diyerek karşı çıkar sana anında. 'Yanlış anlıyorsunuz' diye haykırmak istiyordu Asya ama onun sesinden rahatsız olan onlarca insan vardı; utanıyordu.

Yalnızlık kendi iç sesini dinlemen için bir süre gereklidir belki. Oysa kimsesizlik hiçbir zaman bir gereklilik değildir. Kim dayanabilir kimsesizliğe? Kim bunu gerçekten ister? İster misiniz ki kocaman dünyaya karşı tek başınıza olun? İster misiniz ki insanlara dertlerinizi anlatamayıp kahrolun? İster misiniz ki en ufak bir konuyu dahi paylaşacak kimseniz olmasın?

Asya'nın yalnızlığı kafayı dinleyecek cinsten değil; kafayı yiyecek cinstendi. Kimsenin sesini duymuyor değildi; sesini kimseye duyuramıyordu o. Bu da olmadığı kadar, dayanamayacağı kadar acı veriyordu ona.

Yalnızlık ile kimsesizlik karıştırılmamalı. Yalnız isen bu senin tercihin olabilir ancak kimsesiz isen hayatın sana sunduğu acı dolu kaderdir. Asya en çok kimsesiz olmayı sevmiyordu.

Çok mu şey istiyordu?

Ya da o ne istiyordu ki?

Ne istiyordu da insanlar ondan bu kadar uzaklaşıyorlardı. Ne istiyordu da ailesi bile yüzüne bakmıyordu. Hakkı değil miydi cidden, mutlu olmayı istemek? 

İnsanlardan eklediği biraz sevgi, biraz anlayıştı. Mutluluğunu, hüznünü paylaşacağı birileri olmalıydı yanında. Her insanın bir kimsesi olmalıydı yanında işte.

Herkes birine sahip olmalıydı.

Masada sadece çatal ve bıçakların önlerindeki yemek tabağına değdiği an oluşan o rahatsız edici ses duyuluyordu. Ailesiyle birlikte yemek masasında olmayı seviyordu. Belki onlar onu sevmiyordu ama Asya onlarla vakit geçirmeyi çok seviyordu. Ailesiyle aynı masaya oturduğu anlar nadirdi ve bunun hep bir sebebi vardı. Bu masaya geldiyse sonunda onu ciddi bir şeyler bekliyor demekti.

Oysa ne çok isterdi her aile gibi o da gerçekten yemek yemek için bu masaya oturmayı. Masaya çağrıldığında gergin olmamayı dilerdi.

En sevdiği şeydi babasının yüzünü seyretmek ancak bunu korkarak yapardı her zaman. Onu fark ederse vereceği tepkiyi kestiremiyordu tam anlamıyla. Oysaki babası bunun zaten farkındaydı. Fakat onu görmezden gelmeye öylesine alışkındı ki adam, bu duruma bile tepki veresi gelmezdi. Belki annesi kadar sürekli sinirlenmezdi ama o da Asya'ya karşı çok uzaktı. Tamamen yok gibi davranırdı kıza. Buna rağmen hayrandı babasına.

Yakışıklı adamdı babası. Siyah saçları, kemikli ve beyaz yüzünde çok asil duruyordu. Gözleri ise Asya'nın mavi gözlerinin aksine yeşildi. Uzun boyu ve geniş omuzları onu daha da görkemli kılıyordu. Korktuğunda ona sığınmak isterdi Asya her zaman ancak önünde kocaman engel vardı: Babası buna asla izin vermezdi. İlk aşık olduğu erkek, babaları olurmuş kızların. Onun babası, tam da aşık olunacak bir babaydı ancak biraz sevgisi kıttı. Paylaşamıyorlardı onunla sevgilerinin bir kısmını.

CEVAPSIZ | Yarı TextingWhere stories live. Discover now