ben hiç'

2.5K 292 231
                                    


Her insan için duygusal bir acıyı kontrol edebilmek, fiziksel bir acıyı kontrol etmekten daha zordur. Kendini güçlü göstermek için dışarıya verilen gülümseme bile acı bir melodi fısıldar. O an gülümseyebilmek asık suratını saklar karşısındakinden belki de ama gözler hiç bir zaman iki duyguyu aynı anda yaşatamaz. Üzgün bir anda ben iyiyim diye bağıramayan gözleri saklamaktan başka çareniz kalmaz.

Jimin de karşısındaki koltukta Yoongi otururken tam da bunu yapıyordu. Gözlerini durmadan meşgul edecek şeyler arıyor, daha önce dikkatini zerre çekmeyen tavandaki kahverengi duvar lekelerine bakıyordu. Yoongi eve geldiği dakikadan beri Jimin'e ara sıra onu yoklar halde bakışlar atmış ama bunlar karşılık bulmamıştı ve birbirlerine tek kelime dahi etmemişlerdi.

Yalnızca Jin ve Yoongi'nin muhabbetine tanık olan koyu yeşil salon, her zamankinden daha küçük ve gittikçe daralıp üstüne doğru geliyormuş gibiydi Jimin'in. Sık sık telefonunu kontrol etmiş, Taehyung'a nerede olduklarını soran mesajlar atmış ve hatta bir şeylerle meşgulmüş gibi durmak için indirdiği oyunları oynamaya dalmıştı. Yoongi'nin onun ne yaptığıyla ilgilendiği zaten yoktu ve Jin'i konuşmasıyla meşgul ettiği için göze batmamayı başarıyordu.

Kaç dakikadır oyuna daldığını bilmediği an zilin çalmasıyla ayağa fırladı ve kapıya doğru büyük adımlar attı. Arkadaşının merdivenlerden gelen ayak seslerini işitirken ayakkabılıktaki aynaya dönüp üzerindeki ''Paradise" yazılı siyah polarını beyaz kotunun üzerinden düzeltmiş ve elleriyle saçlarını taramıştı. Suratına yerleştirdiği gülümsemeyle kapıya döndü ve merdivenlere doğru kafasını uzattı.

Görüş açısına Taehyung girdiğinde onu ne kadar çok özlediğini daha iyi anlamıştı Jimin. Siyah deri bir ceket, kırmızı ve siyahın birleşimi bir kareli gömlek ve altına siyah dar bir pantolon giymişti Taehyung. Her zaman çok güzel giyinirdi ve şu anki siyah saçları kıvırcıklaşmış, alnına düşmüştü.

Taehyung kafasını kaldırıp Jimin'i gördüğünde merdivenleri ikişer ikişer çıkıp koşarcasına hareketlendi ve Jimin'i kucakladı.

Sıkı bir sarılmadan sonra kollarını birbirinden ayırdıklarında Jimin, diğerinin kollarından tutup içten bir gülümsemeyle siyah saçları karıştırmıştı. Taehyung'un gözlerinde birikmiş yaşları çok net görebiliyordu ama daha sonra Taehyung'un omzunun üstünden çekingen bir çocuğun gülümsemesi dikkatini çekince Taehyung'a "Şş, seni öyle görmesine izin verme." diye fısıldayıp omzuna yavaş bir yumruk bırakmış, gözlerini tekrar çocuğa çevirmişti.

Koyu renkte bir kot ve beyaz tişörtün üstüne geçirdiği siyah hırkasının şapkasını kafasına geçirmişti. Jimin'in gözlerinin şapkasında oyalandığını fark ettiği an şapkasını saçlarından aşağı çekmiş ve utangaç gülümsemesiyle gözlerini hafif büyütüp kapıya doğru adım atmıştı.

"Jeon Jungkook." dedikten sonra Jimin'e tereddütle elini uzattı. Jimin onun eline uzanıp dostça bir sıkışma verdikten sonra "Park Jimin, memnun oldum Jungkook." diyerek gülümsemişti.

Jungkook gözlerini Taehyung'a çevirip dudaklarını birbirine bastırır halde tebessüm etmiş ve daha sonra Jimin'e geri çevirmişti kafasını.

"Onları içeri almayacak mısın, Jimin?" diyerek gülerek onlara yaklaşan Jin sayesinde geri çekildi, onları içeri davet edercesine kollarını eve doğru uzattı. Arkadan yaklaşan Yoongi de gelen çifte bakıp gülümseyerek eğilip selam verdi.

Taehyung, karşısındaki yeni yüzlerle tanışırken Jungkook'un ellerini tutmayı hiç bırakmamıştı. Jimin bunun kıskançlıktan dolayı olduğunu dostunun gözlerinden anladığı an suratında bıyık altı bir sırıtış oturttu yüzüne.

write us •yoonminWhere stories live. Discover now