giriş

7.2K 439 142
                                    

Hava usulca insanın içine işleyen cinstendi. O sırada çok da soğuk değilmiş hissi veren ama ensenize çarptığı an hafifçe titretmeye başlayanından.

Jimin elindeki ağır bavulunu zorlukla taşıyordu. Kahverengi ve eskimeye yüz tutmuş bavul, neredeyse içindekileri taşıyamayıp açılacak, her yere kıyafetler bırakacak gibiydi. Hiç sırası olmadığını biliyordu fakat bavulunu açıp içinden ince bir atkı bulabilmeyi geçirdi aklından. Sonrasında kendi kendine mırıldanmaya başladı. Soğuk boynuna her çarptığında tekrarladı.

"Sabret Jimin, çok az kaldı. Sabret.."

Jimin, bundan dönem tatili adı altındaki zulüm gibi geçen bir ay önce Busan Üniversitesi öğrencisiydi fakat öğretim görevlileri gelip bazılarının değişim programıyla Seoul Üniversitesi'ne gönderileceğini söyleyene kadar. O an bu haberi duyduğunda okul değiştirecek kişilerin içinde kendisinin de olabileceğini düşünmeden 'Tanrım, bunlar normalde yurt dışı olmaz mı?' diye dalga bile geçmişti.

Ailesinden görüşemeyecek kadar uzak kalacak olması ve onlara para konusunda çok yük olmak istememesi nedeniyle yakın arkadaşıyla birlik olup tatilini sürekli çalışarak geçirmişlerdi. Tatilden hiç bir şey anlamadan okul başlamış ve kendilerini bambaşka bir yerde bulmuşlardı.

Bölümlerinin farklılığından kaynaklı olarak kampüs yerlerinin değiştiği en yakın arkadaşı Taehyung, kendisinden neredeyse çok farklı bir yerindeydi Seoul'un.

Kalacağı yerleri ayarlamışlardı ikisi de. Jimin yurtta kalmak istemiyordu çünkü yurt kurallarına uyabilmek onun için çok sinir bozucu olabiliyordu. Kimi zaman hiçbir ihlal yapmamasına rağmen geceleri ışığı açık diye şikayet bile edilmişti. Bu okul değişikliği ona yurttan ayrılıp eve çıkmak için bir bahane oldu. Taehyung'un kaldığı yurdu sırf yurtlardan bıktığı için düşünmemişti bile.

Hava yürüme mesafesi boyunca şiddetini değiştirmiş ve Jimin gerçekten çok üşümeye başlamıştı. Bavulunun verdiği yorgunlukla elindeki ağırlığı yere bırakıp ağrıyan elini sallamaya ve kendine gelmeye çalıştı. Doğrulup belini de rahatlatmaya çalıştı ama gerçekten biraz ara vermeye ihtiyacı olduğunu hissetti. Etrafına bakınmaya başladı. Telefonunu çıkartıp saate baktığında 15.17 olduğunu gördü. Saatin daha erken olduğunu ve bir şeyler atıştırabileceğini anladığı an minik parmaklarını bavulunun tutacağına geri sardı genç adam. Adımları yolun karşısında olan şirin, ufak bir kafeye yöneldi.

-

Kafenin içerisine girer girmez vücudu sıcakla buluşmuş ve kaslarının gevşemeye başladığını hissetmişti resmen. Cama yakın olan bir masaya geçip garsonun menüyü getirişini bekledi. Gerçekten aç mıydı yoksa bu hissettiği şey ev arkadaşıyla nasıl tanışacağının heyecanını bastırmak mıydı bilmiyordu. Siparişi verip gözlerini cama çevirdi. Seoul, çok yoğun yorgunluklar taşıyordu. Belki burada aradığı ilhamı bulabilirdi ama bunun mümkünse onu yormadan olmasını umdu.

Jimin üçüncü sınıf bir Sinema-Televizyon öğrencisiydi ve bu sene hazırlaması gereken bir senaryo vardı. Belki de son sınıf olabilmesi tamamen bunun elindeydi. Sene boyunca hazırlayacağı senaryo olur da onay alırsa son sene okulu rahatlıkla bitirip hayallerinde olduğu gibi başarılı bir senarist olabilirdi.

Siparişi geldiği sırada telefonunu eline almış Taehyung'u aramak için hareketlenmişti. Garsona teşekkür edip bir elini kolasına götürdü, diğer elini iste kulağına. Telefon bir kaç kere çaldıktan sonra açıldı.

"Alo, Jimin?" arkadaşını sesini duyduğu an rahat bir nefes verdi Jimin. Tam da şuan tanıdık bir ses duymak çok iyi gelmişti.

"Tae, yerleştin mi diye merak ettim?"

"Odaya az önce geldim, dostum görmelisin. Oda arkadaşım sanırım bir deli. Senden de deli!"

Taehyung fısıltıyla konuşmuştu. Oda arkadaşının hala yanında olduğunu anlayan Jimin, kolasını yudumlarken güldüğünü belli eder kıkırtılar çıkardı. Kolasını masaya koyduktan sonra sandalyesinin arkasına yaslanıp devam etti. Arkadaşının son cümlesinin yurt konusunda onu yalnız bıraktığı için bir sitem olduğunu biliyordu.

"Üzgünüm Taehyung , yurtlar bana göre değil, biliyorsun."

"Biliyorum biliyorum, her neyse. Umarım rahat edersin orada. Ulaştın değil mi?" derken onun için meraklanıp endişelendiği sesinden bile belli oluyordu.

"Geldim sayılır, biraz mola verdim diyelim"

"Kendine çok dikkat et, Jiminie" derken sesi fazla içli çıkmıştı dostunun. Onu özleyeceğini biliyordu.

"Hafta sonları müsait olursan ara, uzak olabilir ama sonuçta en yakın arkadaşımı birkaç saat o deliden kurtarabilirim." dediğinde o da, telefondaki yakın dostu da gülmüştü.

"Pekala, bol şans salak."

"Bol şans..gerizekalı."

Telefonu tebessümle kapattıktan sonra dudaklarını birbirine bastırıp gerçekten şansa ihtiyacı olduklarını bilirmiş gibi derin bir iç çekmişti. Eli sandviçine gitti ve yemeye devam etti.

-

Hesabı öderken gözleri yeniden onu taşımasını bekleyen bavuluna döndü. Siyah deri ceketinin fermuarını iyice yukarıya çekip yakalarıyla boğazını kapattı. Beresini de sarıya çalan kumral saçlarına geçirdikten sonra bavulunu kaptı ve kafenin kapısından çıktı.

Jimin aradığı ilhama adım adım yaklaştığından bihaber, sessizce ait olduğu yere yürüyordu.

write us •yoonminOn viuen les histories. Descobreix ara