geçmişten gelen acı'

3.3K 367 217
                                    




Jimin koltukta uzanmış ve kendini şarkıya vermeye çalışıyordu lakin asla becerememişti. Kalkıp çalan plağı durdurdu. Salonun içinde dönüp dururken farkında değildi ama yaklaşık 7 kere kapı dürbününe bakmış ve geri gelmişti.

SeokJin gelmemişti ve kaçta geleceğini bilmiyordu. Hava kararmaya başlamıştı. Yoongi ile daha fazla muhabbet etmek istiyordu içten içe. Sabahki kasılmalarının yerine ona daha fazla bakabilir, cümlelerine daha fazla karşılık verebilirdi. Zamanın beklemekle geçmediğini fark edince kendini mutfağa attı. Yemek yapabilirdi, becerebilirdi. Böylece zaman geçmiş olur ve kafası dağılırdı.

Kırmızı ve yeşil çarliston biberleri ve dolabın üst tarafında açılmamış olan mantar poşetini aldı. Sebzeleri yıkadı ve doğrama tahtasında kesmeye başladı. Sonrasında kestiği sebzeleri tavukla birleştirip ortaya güzel bir şey çıkarabilirdi.

'Yoongi de yer mi ki?' diye aklından geçirmeyi unutmadı. Ev arkadaşı yoktu ne de olsa. 'Dışarıdan bir şey sipariş edeceğine gelir burada yer, neden olmasın ki, ne olmuş ki?'

Düşünceleri tavadan gelen seslerle kesilirken tahta kaşığı birkaç kere tavuklara bastırdı ve baharatlarını ekledi. Tam yukarısındaki mutfak dolabına uzandı. İki tane tabak çıkarıp çatal kaşığı da ekledi ve masaya yerleştirdi. Hızla masanın diğer hazırlıklarını bitirdi ve geri dönüp yemeğinin altını kapattı. Üzerini kapakla örttü çünkü ne zaman geleceği belli değildi. Kendisi de biliyordu ki bu hazırlık SeokJin değil, diğeri içindi.

Jimin mutfak masasına oturmuş ve ellerini birleştirmiş şekilde çenesine koyup masasını incelemeye dalmıştı, daha önce de yemek yapmıştı ama bir başkası için kendisini hiç mutfakta bulamıştı. Kafasını dağıtmak için olduğunu sanıyordu ama bal gibi Yoongi'nin aç olma ihtimaline karşı hazırlanmıştı masa. İç çekip gelmeyeceğini düşündüğü anda apartmandan duyduğu oflama sesine eşlik eden adımlarla yerinden sıçradı. Kapı dürbününden bakıp Yoongi'yi ve kolları arasındaki çiçeği gördü ve hiç düşünmeden kapıyı açtı.

-

Jimin kapıyı kapatıp küfrederek telefonunu eline aldı.

"Öyle zamansız aramaların var ki Taehyung, inanılır gibi değilsin!"

"Hey, ne oldu be? Yanında olsaydım da bir de dövseydin." dediğinde Jimin anın heyecanını üstünden atıp sesini kontrole aldı.

"Yok bir şey, nasılsın?"

"İyi, çok iyi. Senin nasıl gidiyor?"

"Güzel, derslerim 2 gün sonra başlayacak. Sana programımı yollarım."

"Jimin?" Sesi 'Anlat' dercesine çıkmıştı ve Jimin iç geçirip arkadaşının onu bu kadar iyi tanıyor olmasına üzüldü.

"Şu an değil Tae, elbet bir gün. Ama bugün değil. Henüz değil yani." Taehyung bu cümlesine karşı sadece anladığını belirten mırıltılar çıkarmıştı ve susmayı tercih ediyordu. Jimin her şeyi önce kendisi çözerdi, ne zaman ki takılıp düşeceğinden korkarsa o zaman Taehyung'a uzanırdı elleri.

"Senin deli ne yapıyor?" Bu sorunun sorulmasını bekler halde duruyormuş gibi Taehyung birden kıkırdamaya başlamıştı.

"Jungkook mu?" diye karşılık veren Taehyung'un sesi,şu an o deliden memnun gibi çıktı.

"Deli?"

"O.. Şey, hala öyle... Fakat bu ona daha çok yakışıyor. Bir görsen Jimin-ah... O, çocuk gibi ve beni durmadan güldürüyor." Kurduğu cümle sonrası sanki onu güldürdüğü anlara dönmüş ve küçük bir kahkaha atmıştı. Jimin bir şeyler döndüğünü farkındaydı. Taehyung'un cinsel yönelimi liseden beri belliydi. Kendisini erken çözmüştü ve kısa bir süre görüştüğü bir çocuk bile olmuştu o zamanlar. Daha sonra kendine yakın gördüğü kimse olmamıştı ve şimdi bunları duyuyor olması Jimin'i mutlu etmişti.

write us •yoonminWhere stories live. Discover now