Bölüm 45

7 0 0
                                    

Merhabalar Sevgili okuyucularım,

İyi okumalar, sizi seviyorum :)



"Kimdi?" diye soran Barkın'a baktım.

Gülümseyerek, "Annem" dedim.

Bu gülümsemem biraz buruktu. Kalbimin burukluğunu dış dünyaya, sevgilime gösteriyordu. Ben hep belli etmemeye çalışsam da, her seferinde unutuyordum ve belli edecek bir şey yapıyordum.

Tekrar telefonum çaldığında, annemin tekrar aradığını gördüm.

"Aç telefonu Elis! Önemli olabilir"

Kafamı sallayarak, cevapladım. Telefonun ucundaki annemin umursar gibi ses tonunu duyacaktım ama aslında o beni umursamıyordu. Her şeyini rolüne uygun yapıyor ve bazen başarılıda oluyordu.

"Siz Ela hanımın kızı mısınız?" sorusuyla şaşırmıştım. Hem kadını tanımıyordum, hem de bana annemin kızı olup olmadığımı soruyordu. Neden sorduğunu anlayamıyordum ama içimden hiç iyi şeyler geçmiyordu ve hafif korkmaya başlamıştım.

"Evet benim de annemin telefonu neden sizde?"

Barkın bana kim o der gibi bakıyordu. Ne olduğunu o da merak ediyordu ve anlamaya çalışır gibi bir hali vardı.

"Ben hastaneden arıyorum. Anneniz ve babanız ağır bir kaza geçirmiş. Buraya gelmeniz lazım" demesi ile elimdeki telefon düşmüştü.

Ellerim titremeye başlamış, gözlerim bulanıklaşmıştı. Barkın telefonla konuştuktan sonra, hemen beni tuttu.

Gözlerimden akan yaşlar oluk oluk akarken, ayakta duracak takatim bile yoktu. Onları kaybetme düşüncesi fırtına gibi kalbime düşmüştü. Küçücük kalbim kaybetme korkusuyla dolmuş, taşmıştı.

"İyi olacaklar. Hastaneye gidelim!" diyerek beni kucakladı.

Evden hızlıca çıkıp, beni ön tarafa oturttu. Emniyet kemerimi bağladıktan sonra, ön taraftan dolanarak şoför koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp, hızla sürmeye başladı.

Hıçkırıklarımı tutma gereği bile duymadan serbest bırakmıştım. Beynime giren acıyla ellerimi başıma bastırdım. Acı bütün bedenimi sarmıştı.

Pencereden bakarken, geçmişteki anılarımız gelmeye başlamıştı aklıma. Ne kadar mutluydum onlarla. Sevgilerini ne kadar fazla gösteriyorlardı. Hiçbir şey beni o zaman ki gibi mutlu etmiyordu.

Bir gün sahile gittiğimizi hatırlıyorum. Bir elimden annem, bir elimden babam tutmuştu. Sözleriyle beni güldürüyordu babam. Annem ise bizi hayran hayran izliyordu. Ara sıra uçtu uçtu yapıyorlar, beni sevindiriyorlardı. Kendimi gerçekten uçuyormuş gibi hissederdim öyle yaptıklarında. Pamuk şeker ya da kağıt helva alırlardı. Doya doya ağzıma yüzüme bulaştıra bulaştıra yerdim. Babam bu halime güler, yüzümü silerdi.

Kaydıraktan kaymaya kalkınca, beni ucunda bekler güçlü kollarıyla beni yakalardı. Onun güçlü kollarında yerimi aldığımda, kendimi huzurlu, güvende hissederdim. Hiçbir şeyin beni yıldıramayacağını küçük kalbim kabul ederdi. Kimseden korkmazdım babamın güçlü kollarının arasındayken. Küçücük yaşıma rağmen bunları düşünüyordum hep.

Şimdi kaybetme korkusu hançer gibi nasılda kalbimi yokluyordu...

***

Hastaneye vardığımızda, arabadan inemiyordum. Gitmek istemiyordum. Kabullenmek istemiyordum.

Kalbim hazır değildi buna. Onların kaza geçirdiğini kabullenmiyordu.

Barkın kapımı açtığında, sadece ona baktım. Ne konuşacak, ne de hareket edecek halim vardı. Elini uzattığında, zorla elimi ellerinin arasına koydum. Arabadan çıktığımda, hastaneye baktım. Korkuyordum. Girmek istemiyordum. Yürüdükçe adımlarım geriye doğru gidiyordu sanki. Yer altımda yavaşça kayıyordu sanki.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: May 27, 2018 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Devam EtWhere stories live. Discover now