geçmişten gelen acı'

Start from the beginning
                                    

"Ona benden yakın olma da, ne olursan ol." demişti Jimin,Taehyung'un kahkahasına ortak olarak.

"Bir şeyler yolunda giderse, tanıştıracağım." dedi ve Jimin sanki onu görebileceğini sanıp kafasını sallamakla yetindi.

"Oh, bir de...Betimlemek gerekirse o tam bir tavşana benziyor." dedikten sonra Jimin daha büyük bir kahkaha atmıştı fakat Taehyung utanıp çoktan görüşürüz deyip telefonu kapatmıştı. Jimin telefonu koltuğa bırakırken hala gülümsüyordu. Az önce yemek teklifi reddedilmişti ama bunu takmamaya çalıştı. Mutfağa dönüp çıkardığı fazladan tabağı alıp yerine kaldırdı. Bu canını ufacık da olsa acıtmıştı, bunu saklamanın bir manası yoktu. Bir şeyler yedikten sonra kendini salona atmış, televizyonu izlerken uyuyakalmıştı.

Jin gecenin geç saatlerinde eve gelmişti ve Jimin'i uyandırıp odasına göndermişti. Yorgun olduğu her halinden belli olan SeokJin de hemen ardından kendi odasına geçip derin bir uyku çekmişti.

Yoongi ertesi sabah kahvaltıya gelmedi. Hatta ardından geçen 2 gün boyunca da Jimin durmadan kapıyı yoklamış, ama Yoongi'yi hiç görememişti. Muhtemelen Namjoon eve dönmüştü ve onunla vakit geçirmeyi tercih ediyordu. Kıskanmış mıydı biraz?

-

Jimin ilk dersini görmüş olmanın verdiği yorgunluktan çıkıp akşam saatine kadar yeni okulu hakkında bilgi verilen seminerlere katılmıştı. Jin ona mesaj atıp bu gece iş yerinde kalacağını söylediğinde tek kalmak onu germiş olsa da sorun etmedi.

Eve vardığında kapının önünde durup karşı daireye baktı bir süre, daha sonra iç çekerek kapısını açtı. Odasına gidip kıyafetini çıkardı ve mavi Winnie the Pooh pijamasını giydi. Telefonunu sarjda bıraktı, bilgisayarını kaptı ve salona gitti. Bilgisayarı açıp televizyona bağladı ve bir Marvel filmi açtı kendisine. Yaklaşık 1 saattir filmi keyifli şekilde izliyordu ki etraf kapkaranlık hale gelmiş ve elektrikler gitmişti.

Jimin anında hızlanmaya başlayan kalbini hissederek göğsünü tuttu ve derin nefeslerinin eşliğinde ayağa kalktı. Gözlerinin alışmasını beklemek onun için o kadar uzun süreymiş gibi gelirdi ki, korkusundan hiç bir zaman kendini alışmış hissedemezdi. Ürkek adımlarla elini önüne uzatmış ve mobilyalardan tutuna tutuna bazı çekmecelere ulaşmıştı. Umudu yalnızca bir mum bulabilmekti. Çekmecelerle bir müddet kendini oyaladı ama mum bulamadı. Terlemeye ve gittikçe hızlanan kalbine engel olamamaya başlamıştı artık. Kendisinin bile duyamayacağı şekilde söylendi.

"Hyung...Hyung, Yoongi Hyung."

Ellerini tekrar önüne uzatmış sanki bir şey görebiliyormuş gibi bir de korkudan gözlerini birbirine sıkıca bastırmış şekilde ilerleyerek yürümeye başladı. İlerlerken ayağını antreye çarpıp kısa bir inleme çıkardı ağzından. Kapıya ulaştığı anda açıp, koridora bakındı ama burada daha da zifiri bir karanlık vardı. Jimin,gerçekten çok korkuyordu.

"Hyung!"

Cevap ya da herhangi bir kıpırtı duymadı. Sesini biraz daha yükseltti. Adım atmaya korkmuyor olsaydı şu an kapıyı yumrukluyor olurdu.

"Hey, Hyung!" Sesi öyle titrek çıkıyordu ki ağlamamak için yükselip alçalan göğsünü tutuyordu ve diğer eliyle mavi pijamasını sıkıca kavramıştı. Bu sefer sesini kullanabileceği en yüksek tınıya getirdi.

"Yoongi!"

Bu seslenişin hemen arkasındaki saniyelerde karşısındaki kapı hızlı bir şekilde açılmıştı. Yoongi bir elinde tuttuğu gaz lambasını koridora doğru tuttu.

"Jimin? Jimin, iyi misin?"

"Hyung, korkuyorum."

Yoongi duyduğu cümlenin sahibine doğru kaldırdı lambasını, gözlerindeki endişeyle anında kapısının içeri tarafına eğilip terlik çıkartmıştı ve kapıyı açık bırakarak Jimin'e yaklaşmaya başladı.

write us •yoonminWhere stories live. Discover now