O N İ K İ

1.1K 70 3
                                    

Jungkook harika bir modeldi. Kamera karşısında o kadar doğal davranıyordu ki, arkasında ruhani bir iz bırakıyordu.

Görünüşü çok güzeldi, ellerini kısa bir süre gösterdiğindeki üzerindeki damarlar güzeldi.

Jeon Jungkook insanların görüp görebileceği en güzel sanattı.

Gözleri galaksiler gibiydi, güneş vurduğunda güzel kahverengilere dönüyordu. Pembe dudakları ve ona gülümsediğinde nasıl yukarı kıvrıldıkları onu mutlu ediyordu.

Hep fotoğraf çekti, hiçbir detayı atlamamaya çalışarak. Onun ilham perisi oldu, yaşamının anlamı.

Her şey unutulmuştu. Acı. Kaygısının ona verdiği rahatsızlık. Kimse onu Jungkook'tan alamazdı. Eğer alırlarsa, dövüşmeye hazırdı.

İnsan beyni gerçekten harika. Bir ana veya insana nasıl da kolay bağlanıyordu. Nasıl herkesin aklının özgü olduğuna ve bir yörüngesi olduğuna.

Ve nasıl korumacı olduğuna. Nazikçe sevebilmenin koruyucu konumuna. Kıskançlıktan koruma konumuna. Başka biri olmadan var olamayacağı konumuna.

Jeon Jungkook, tabii ki, V'nin bu düşüncelerini bilmiyordu. Kendisi olmaya devam etti, hareket etmeye ve nefes almaya.

V kamerayı indirdi, Jungkook'a doğru yaklaştı. Ona sarıldı. Başını boynuna gömdü. Ev gibi kokuyordu.

"Teşekkür ederim, Jungkook."

Bir damla yaş aktı.

"Beni kurtardığın için teşekkür ederim."

[TR] CUTS- taekook (translation)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang