ARAF

3.1K 60 23
                                    


Bu, İsmail ile ikinci buluşmasıydı Yasemin'in. İstanbul'a halasına geleli bir hafta olmamıştı henüz ve ikinci kez buluşmuşlardı İsmail'le. İlkinde yanlarında Celal ve Sultan'da vardı ama bu kez yalnızdılar. Bir pastane köşesinde iki ürkek güvercin gibi görünüyorlardı. Her ikisi de çekingenliklerini henüz üzerlerinden atamamıştı.

<<Ee alışabildin mi bari İstanbul'a iyice?>>

İsmail, sorusunu zaman kazanmak adına sormuştu. Asıl kafasında olan şey, kendisi hakkında ki tüm gerçekleri anlatabilmekti. İlk buluşmalarında buna pek fırsatı olmamıştı çünkü o zaman Celal ve Sultan'da yanlarındaydı. Şimdi ise Yasemin'e hiç olmadığı kadar açık ve dürüst olmak istiyor ama buna nereden başlaması gerektiğine karar veremiyordu.

<<Zaten alışığım ben İstanbul'a. Hemen her yaz gelirim halamlara.>>

<<Hıı söylemiştin evet.>>

Kızın da tıpkı İsmail gibi zaman kazanmaya yönelik soruları vardı.

<<Sen ne yaptın okul işini? Başlayacak mısın dışarıdan?>>

İlk buluşmalarında Yasemin'e ortaokulu dışarıdan okuma fikrinden bahsetmişti İsmail. Çoktandır bunu yapmayı planlıyordu genç adam ama artık emin değildi. Aslında bu planını askerliğini biraz daha geciktirebilmek adına düşünmüştü. On sekizinin ortalarındaydı İsmail ve askerliğine iki seneden az bir zamanı kalmıştı. Okursa biraz daha geç gideceğini hesaplıyordu lâkin Yasemin hesapları bozmuştu işte. Şimdi aklında ki tek şey askerliğini bir an önce aradan çıkarıp Yasemin'le birlikte bir gelecek kurma hayaliydi.

<<Valla sanmıyorum ya. Yani evet sana öyle söylemiştim ama bir yanım da bir an önce askerliği aradan çıkar diyor.>>

<<Hayat senin. En doğrusunu sen bilirsin tabi.>> dedi kız.

İsmail artık bir yerlerden başlaması gerektiğine ikna etmişti kendini. Ciddi bir tavırla temizledi boğazını. Konuşmasına başladığında hissettiklerini söylemenin o kadar da zor olmadığını fark etti.

<<Aslında bir süredir bildiğim tek doğru sensin Yasemin. Uzun zamandır bu konuşmanın provasını yapıp durdum kafamda ve lütfen saçmalarsam eğer beni şimdiden bağışla.>>

<<Yo yo ne gelirse içinden söyle. Ben dinliyorum seni.>>

Genç kız da en az İsmail kadar heyecanlı gözükmekteydi.

<<Yalova'dan beri hiç aklımdan çıkmadın. Beni telefonla aradığın zamanlar en mutlu anlarımdı bilmelisin. Şimdi de öyle. Yani ben daha önce hiçbir kıza bu şekilde bakmadım, böyle şeyler konuşmadım. Seni tanıyıncaya kadar tabi... Yani ben, yani biz... Biz hani şey demek istiyorum... Biz birbirimiz için yaratılmış olabiliriz. Belki bu söylediğim sana fazla gelebilir inan seni ürkütmek istemem ama ben sana duygularımı...>>

<<İsmail.>>

Genç kızın araya girmesine hem şaşırmış, hem de endişelenmişti İsmail. O kısacık an içinde yüreği duracak gibi olmuştu genç adamın.

<<Efendim?>>

<<Bende senden başka bir şey düşünemiyorum.>>

<<Sahi mi?>>

<<Elbette öyle. Bunca zaman yaptığımız telefon konuşmaları bir yana ikidir neden seninle buluşuyorum sanıyorsun ki?>>

Önüne bakarak gülümsedi genç adam mahcup bir edayla. Birbirlerinden hoşlandıklarını hissetmişti her zaman ama yine de bu hislerin açıklık kazanması, yüreğine su serpmişti İsmail'in. "Kesinlikle ondan bir şey saklamamalıyım" diye geçirdi içinden. Bu kız dibine kadar dürüstlüğü hak ediyordu.

MÜHRÜVEKİL ( TAMAMLANDI )Where stories live. Discover now