ŞÜPHE

4K 85 12
                                    


Köyde ki ilk görüşmelerinin ardından iki ay sonra, tekrar köy yoluna düşmüşlerdi Celal ve Asiye. Celal'in içi içine sığmıyordu. Çok değil birkaç dakikaya İsmail'in yaşadığı evin önünde olacaklardı. Onu en son iki ay önce görmüştü ve o günden bu yana sadece üç kez telefonda konuşabilmişlerdi. İşte şimdi, annesiyle birlikte sevgili arkadaşının ziyaretine gidiyorlardı. Bahçedere köyüne kadar gelmek zor değildi ama oradan hocanın kulübesine yürüme mesafesi yarım saati buluyordu ve eğer şu an üzerinde oldukları traktörün sahibi olmasaydı bu mesafe daha da uzun sürebilirdi onlar için. Ne de olsa annesi hamile bir kadındı artık. Asiye ise oğluyla göz göze geldiği anda sevgiyle gülümsemişti ona. Adı gibi emindi ki Celal şu anda mutluluktan havalara uçabilirdi. Onun İsmail'i nasıl sevdiğinin pekâlâ farkındaydı genç kadın. Kendi de çok seviyordu İsmail'i... Başlarda belki de ona karşı olan sevgisi acıma zeminine oturmuş bir sevgiydi ama zamanla ona acımadığını, bilakis saygı duyduğunu fark etmişti. Saygıyla harmanlanmış bir sevgi de gerçekten sağlam bir köprü oluşturmuştu kalbinde. İsmail'i oğlundan ayırmıyordu Asiye. Annesinin İsmail'den esirgediği ilgiyi gücünün yettiğince vermeye çalışmıştı ona. İsmail'in özel bir çocuk olduğunu da biliyordu genç kadın. Zaten bunu Dudu kadın hadisesinde gözleriyle görmüştü. Elinde olsa İsmail'in gitmesine hiç izin vermezdi başlarda, ama endişesi Ebe Hoca denilen kadını tanıdıkça kaybolmuştu. Bir anda ortaya çıkan bu esrarengiz kadın da hiç şüphe yoktu ki özel biriydi. Daha önce ki ziyaretinde yaşlı kadına hamilelik muhabbetini açmış ve aldığı cevaplar karşısında hayretlere düşmüştü. O daha hamile olduğunu bilmezken Celal'e annesinin gebe kaldığını ancak özel yetenekleri olan biri müjdeleyebilirdi. Hem sadece bu değildi Asiye'yi yaşlı kadına hayran bıraktıran. Ebe Hoca onunla yaptığı sohbet de adeta Asiye'nin ruhuna dokunmuştu. Asiye bu yaşlı kadının Allah'ın sevgili kullarından biri olduğuna o gün iyice emin olmuştu. Öyle aman aman dini bilgisi olan biri sayılmazdı belki, ama kimin mübarek biri olup olmadığını az çok anlardı Asiye. Sonuç olarak hem İsmail'in ailesi tarafında yaşadığı durumlar, hem çocuğun ruhsal durumu, hem de yaşlı kadının güvenilir hali İsmail'in burada güvende olduğuna dair ikna etmişti onu. Traktörü kullanan köylünün "Geldik abla!" sözüyle sıyrıldı daldığı düşüncelerinden kadın. Daha traktör tam durmadan Celal yere atlamış "İsmail" diye bağırarak arkadaşına koşmuştu. İki arkadaş hasretle birbirlerine sarılırken Asiye'de çantasını traktörden indirmekle meşgul olmuştu.

Celal'in İsmail'de ilk fark ettiği şey biraz zayıflamış olmasıydı.

<<Zayıflamışsın ya la sen.>>

<<Eh!>> dedi İsmail.

<<Bir ara hastalanmıştım ondandır. Zaten o yüzden gelemedik ya İstanbul'a yoksa sizden önce biz gelecektik. Hadi geçelim içeriye.>>

Kulübede onları bekleyen Ebe Hoca tüm içtenliğiyle karşılamıştı misafirlerini. Ocakta kaynattığı ıhlamur çayından ikram etmişti derhal. Malum havalar artık soğuktu... Asiye son derece hürmetkâr bir ifadeyle ebe hocanın etrafında dönüp durmuştu saatler boyunca. Yaşlı kadının "kızım sen yüklüsün" itirazlarına aldırmaksızın kâh ocağa bahçeden odun taşımış, kâh yemekleri hazırlamıştı.

Çocuklar ise koyu bir sohbete dalmıştı aralarında. İlk raporları veren Celal olmuştu İsmail'e; Sınıfı geçen senekinden daha kalabalıktı. Dayısı onun için Almanya'dan son derece kaliteli pastel boyalar göndermişti ki Celal resim yapmayı sever, iyi de yapardı zaten. Annesiyle babası henüz iki hafta önce öğrenmişlerdi bebeklerinin kız olacağını. O günden beri annesinin Ebe Hoca'ya karşı olan hayranlığı çok daha artmıştı. Bu arada Dudu kadın gelmişti evlerine bir keresinde... Kadın inanılmaz değişmiş, adeta bambaşka biri olmuştu. İsmail'i de sormuştu ayrıca. Aslında Dudu kadın vakasını mahalle de birçok kişi duymuştu ve İsmail'in namı bir şekilde yayılmıştı bile. Celal birkaç kez komşularının annesini İsmail hakkında sorguya çekişlerine tanık olmuştu. "Çocuk cinlimi, nefesi kuvvetli mi, bize de yardım eder mi?" cinsinden sorulardı bunlar. Celal rapor vermesini tamamlayınca sıra İsmail'e gelmişti. Doğrusu İsmail'in anlatacağı pek bir şey yoktu. "Aynen devam işte" demişti omuzlarını oynatarak. Yine de ayrıntıları isteyen arkadaşını kıramamıştı. Hasan Hoca'dan bahsetti biraz. Sonra köydeki okulundan ve öğretmeninden bahsetti. Bekir öğretmen gerçekten de iyi bir insandı ve İsmail'e alakadar davranıyordu. Zaten köyde ki herkes İsmail'e karşı iyi davranıyordu. Elbette bunun nedeni Ebe Hoca'nın biricik talebesi olmasından kaynaklıydı. Hastalanıp okula gidemediği günler, köyden hemen her gün gelenler İsmail için meyveler, sebzeler getirmişlerdi. Sınıf arkadaşları ise göremediği ders konularının özetini yollamışlardı İsmail'e. Hepsi o derece iyiydiler yani.

MÜHRÜVEKİL ( TAMAMLANDI )Where stories live. Discover now