YALNIZ

579 501 93
                                    

Merhabalar, sevgili okuyucularım bu bölümden itibaren bölüm uzunluklarını bir tık artırmaya karar verdim.Siz de böyle devam etmesini istiyorsanız yorumlara fikirlerinizi yazın lütfen.

Abimi hastane koridorunda kaybettiğimi duyduğum ilk anda bedenim önce buz kesti, acı, her bir yanıma rahatça nüfus etmek için hareket etmemi engelledi.Acı, derimden içeri girdi, dokularımı, organlarımı bir bir aşarak kalbime doğru ilerledi.Acı damarlarımı yakıp geçerek arkasında küllerini bırakırken hissettiğim tek şey boşluktu, bedenimin her köşesinde hissettiğim ve beni korkudan tir tir titreten anlamsız bir boşluk.Acı beynime ulaşıp onu delip geçene kadar durumu algılayamamıştım bile.Acı, korkumu, umursamadan ezip sinirlerime, oradan da beynime ulaşarak durumu zorla kabullenmemi sağladı.Sonrasında kafamda yankılanan ve tekrar eden o ses...Abin öldü, abin öldü Hazal, abin artık yok, gitti, öldü.

Anıl'ı kanlar içinde görünce donup kaldım.Nefesim durumun vehametinden etkilenip hızlanmaya başladı.Yüzüm korkudan gerilirken zorlukla Anıl'ın yanına eğilebildim.Ona dokununca yavaşça gözlerini açtı.

"Hazal."

"Benim, buradayım."Yüzü bembeyaz olmuştu.Gözlerini zorlukla açık tutuyordu.Sağ eliyle sol kolunu sıkıca tuttuğunu şokun etkisiyle yeni fark ediyordum.

"Anıl, ne oldu?Hastaneye gidelim hemen."Omzuma sağ kolunu atarak onu kaldırmaya çalışırken beni durdurdu.

"Bodrumda spor salonunun sol köşesinde ilk yardım çantası var, onu getir."

"Delirdin mi?Hastaneye gidelim!"

"Olmaz."

"Ne demek olmaz?"

"Bu durumu nasıl açıklayacaksın.Ben yanlışlıkla vurdum mu diyeceksin?"Yorulmuştu, biraz duraksadı."Ben aile doktorumuzu aradım.O gelene kadar ilk müdahaleyi yapsan yeterli."Ellerimi saçlarımın arasından endişeyle geçirdim.Doğru söylüyordu, böyle durumlarda hastanenin polis çağırması gerekirdi.Onlara ne söyleyecektik.

"Tamam."Hızla yerimden kalkıp koşmaya başladım.İki kat merdiveni inip spor salonuna vardığımda ilk yardım çantasının soldaki dolabın üstünde olduğunu gördüm.Hızlıca o tarafa doğru gidip dolabın üzerine uzandım ancak kolum yetişmiyordu.Yandaki spor aleti bisikletin selesinin üzerine bir ayağımla çıkıp dolabın üstüne uzandım ve çantayı aldım.Tekrar aynı yolu koşarak geri Anıl'ın odasına gittim.
Çantayı açıp içinden oksijenli suyu ve gazlı bezi çıkardım.Anıl, elini yaralı kolundan çekti.Oksijenli suyu koluna yavaşça dökerken o, dişlerini birbirine bastırarak kafasını geriye attı, gözlerini sımsıkı yumarken ne kadar acı çektiği tahmin edemiyordum bile.Hızlıca yaranın üzerine büyük bir gazlı bez koyup sargı bezi ile sardım ve bantladım.

İşlemi tamamladıktan sonra Anıl, gözlerini kapatarak dinlenmeye başladı.Ben ise karşısında endişeli bir şekilde oturuyordum.Doktor nerede kalmıştı?Acaba ne zaman, ne halde aramıştı onu?

"Yorgunsun biliyorum ama ne oldu?Kim yaptı bunu sana?"Gözlerini açtı.Derin bir nefes aldı.

"Kaçarken silahla vuruldum.Kolumu sıyırdı neyse ki."

"Ki kimden kaçarken oldu peki?O adam mı?"Tam cevap verecekken evin kapısı çaldı.Aşağıya inip açtığımda takım elbiseli, yaşlı ama dinç bir adam içeri girdi.Bu adamı düğünde de gördüğümü hatırladım.Bana Anıl'ın yerini sordu.Birlikte yukarı odasına çıktık.

"Ah be oğlum, neye bulaştın sen?"

"Babama söylemek yok.Tekrar ediyorum.Anlaşmıştık Atilla amca?"Adam istemeye istemeye kafasını onaylar şekilde salladı.

OYUNWhere stories live. Discover now