ANLAYIŞ

1.2K 609 48
                                    

Sözlerim evde bomba etkisi yaratmıştı.Ama beklediğim gibi anında büyük bir tepki vermemişlerdi.Hepsi karşımda şoke olmuş bir şekilde oturuyordu.Eve bomba patladıktan sonra etrafta yankılanan sessizlik hakimdi.Kulakları bombanın etkisiyle tıkanmış, kendisi ve düşünceleriyle baş başa kalmış bir insan görüyordum hepsinin gözlerinde.Eminim hepsinin aklında aynı sorular vardı.Bu bombanın varlığının, habersiz bir şekilde oraya konulmasının nedeni?Ve neden bombanın varlığını daha önce onlara söylemediğim?

Eylül,ilk tepkisini gösteren olmuştu.Masadan bana kırılmış gözlerle bakıp kalktı ve oturma odasına doğru gitti.İşte bundan korkuyordum.Babam sessiz kalmayı tercih etti.Onun -dün ön bilgi verdiğim için- sindirmesi daha kolay diye düşünüyordum.Aylin,ilk konuşmaya başlayan oldu.

"Neden,bize biriyle birlikte olduğunu söylemedin ki?"

"Dedim ya,beklemediğim bir şekilde gelişti ve öyle işte?"Ne diyeceğimi ben de bilmiyordum.Dün üzerine o kadar düşünmeme rağmen verebileceğim cevaplar beynimden silinmişti.

"Çok üzgünüm,yemin ederim böyle gelişeceğini ben de bilmiyordum."Aylin de masadan kalktı ve oturma odasına gitti.Babamla baş başa kalmıştık.Ona bir şeyler söylemesini ister gibi baktım.Derin bir nefes aldı ve sözlerine başladı.

"Hazal,çok...Çok çabuk verilmiş bir karar değil mi bu?Daha birbirinizi ne kadar zamandır tanıyorsunuz?"

"Anıl'ı sen de tanıyorsun baba,abimin eski bir arkadaşıydı."

"Evet ama bilmiyorum.Karar senin,tabi ki karışacak değilim ama..."Ah babacım,sırf beni üzmemek için söylemek istediklerini bile tam söyleyemiyordu biliyordum.Ortam yine sessizleşti.Babam susunca ben de konuşmak istemedim ve sonunda masadan kalkıp oturma odasına gittim.Eylül, kanepeye oturmuş, ellerini yumruk şeklinde, iki yanağına koymuş; dirsekleri dizlerinin üzerinde ve kızarmış bir şekilde yere bakıyordu.Sinirlenince hep kızarırdı.Aylin'de diğer kanepede oturuyordu ve o da yere bakıyordu.Yanlarına gidip oturdum.Aylin kafasını çevirse de Eylül bana bakmamakta diretiyordu.

"Sen bir şey söylemeyecek misin?"Ruhsuz bir şekilde güldü ama kafasını benim olduğum tarafa çevirmedi.

"Sen bize bir şey söyledin mi ki bir de pişkin pişkin cevap bekliyorsun."

"Eylül,yapma böyle,çok abartıyorsun.Söyledim ya..."Kafasını bana çevirip sinirli bir şekilde baktı.

"Çok bu abartıyorum.Biz senin arkadaşınız hatırlatırım.Artık emin olamasam da yakın arkadaşınız.Ailen neyse de bize anlatman gerekirdi Allah'ın belası."Devam etti.

"Biz ne zaman böyle olduk, ne zamandır böyle uzaklaştık?Artık bizi silmişsin gibi davranıyorsun.Çok sık görüşemememizin nedeni de belli oldu zaten.Başkasının yanındaymışsın!"

Başkasının yanında mı, başkasının yanında mı?Sadece yalnız kalmak istiyordum belli bir süre, insanların yanında numara yapmaktan çok sıkılmıştım çünkü.Hem herkesi daha fazla dertlerimle meşgul de etmek istememiştim, yanlarında kaldıkça bir şey söylemesem bile içlerini karartıyormuş gibi hissediyordum.Mutluluk gibi, hüzün de bulaşıcıydı.Ama tüm bunları ona söylemedim,  Anıl ile birlikte olduğumuzu düşünmesi daha iyiydi.

Bir anda yüzüm düşünce istemsizce gözlerim doldu.O da bunu fark etmiş olacak ki, endişeli bir şekilde bana baktı.Sonra tekrar kafasını çevirdi.Tam bir yengeç burcu ha, anaç ama nazlı.Ah Aylin, burçlar zihnimin derinliklerine işlemişti.Bu durumdan dolayı içimden gülmek geldi ama kendimi tuttum.

Bir süre daha sessizliğe gömüldük.Aylin, ortamı yumuşatmak için konuşmaya başladı.Fazla tepki vermediği için minnettardım.

"Eee, Anıl ile bizi ne zaman tanıştırıyorsun?Doğum tarihi neydi?Burcunu falan analiz etmek lazım, uyumunuza, evliliğinizin geleceğine bakarız."

Doğum tarihi mi, hay aksi bilmiyordum ki sessiz kalmaya devam etmem daha iyiydi sanki.Bu sırada Eylül konuşmaya başladı.Ne kadar nazlı da olsa nazı da kısa sürüyordu, ortamın gergin olmasını sevmeyen,pozitif enerji saçan tiplerdendi.Yavaş yavaş açıldı.

"Doğru, madem önceden bilgimiz olmadı, şimdi her şeyi bize anlatıyorsun.Anlaşıldı mı?"Kafamı salladım.

"Çok özür dilerim."

"İş işten geçti, artık bunun acısını başka zaman çıkarırız,değil mi Aylin?"

"Kesinlikle."Onlara olanları mümkün olduğunca kısa tutup atlayarak kafamda kurduğum şekilde anlatırken bir yandan da Anıl'a telefondan mesajla doğum tarihini sordum.Mesaj geldi,17 Nisan 1990.Koç burcuydu demek ki.

Anıl,hakkında uzunca bir süre konuştuktan sonra, dağıldık.Babam da biz konuşurken dışarı çıkmış ve nereye gideceğini söylememişti.

Diğer gün normal geçti, kafamı biraz dağıtmak için bahçeyle uğraştım.Babamla evlilik meselesi üzerine daha fazla konuşmadık.O da benim gibi hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu zaten.Anıl'a babamlarla konuştuğumu söyledim.O da babasıyla konuştuğunu söylemişti.Annesi yok muydu yoksa babasıyla ayrılar mıydı bilmiyordum ve sormaya da çekinmiştim.

Pazartesi günü, yine aynı şekilde işe gittim ve odama geçtim.Dün gece düşüncelerimin arasında kaybolduğum için uykusuzdum.Kafamı masaya koyup biraz gözlerimi dinlendirirken yanıma birinin geldiğini fark ettim.Özgür, gözlerini dikmiş beni izliyordu.

"Uykusuzsun bu da demektir ki sabah kahvaltı da yapmak istemedin."Kafamı kaldırdım ve derin bir nefes aldım.Özgür'ün elinde sandviç ve kahve vardı.Masama koydu, sonra masanın önündeki sandalyelerden birine oturdu.

"Hazal, ne bakıyorsun, yesene önündekileri."

"Aç değilim,sağol."

"Yemeğini ye, kahveni iç, uykun açılır.Gün boyu böyle şişik gözlerle gezip milleti korkutma."Gülümsedim ve gözlerimi ovuşturup biraz esneyip önümdekileri yemeye başladım.Özgür,nedenini anlamlandıramadığım bir şekilde pür dikkat beni izliyordu.Bir an göz göze geldik ve ikimizde bir süre gözlerimizi çekmedik.Daha sonra ben utanıp başımı yere eğdim, içimi bir sıcaklık kaplamıştı.Önümdekileri hızla yemeğe devam ederken o da gözlerini benden çekmişti zaten.

"Demek bu şirkete geliş sebebin sevgilinin yanında olmaktı Hazal, lisedeki gibi ha, güzel taktik.Yakışıklı adam, çevresinde güzel kızlar da var, zor oluyordur senin için."Nedense içinde Anıl olunca cümleleri çok iğneleyici oluyordu.

"Hayır, aslında Anıl ile bir alakası yok.Ben de senin gibi sıkıldım ve iş yerimi değiştirmek istedim hepsi bu."

"Güzel, o sevgilisini sık boğaz eden tiplerden olmadığına sevindim.İş zamanı çok görüşmüyorsunuz anladığım kadarıyla, öğle arası bile hatta-onunla yemeğe gitmemden bahsediyordu-.Biraz uzak kalmak daha iyi olur tabi."Bu konuyu neden bu kadar irdelediğini anlamamıştım.Sanki Anıl ile aslında birlikte olmadığımızı düşünüyor gibiydi.Yok canım, benimkisi boş bir kuruntuydu sadece.İnsan sır saklayınca herkesin o konu hakkında konuştuğunu ve konuyu irdelediğini sanardı.

Öğle arası, Anıl'ın yanına üst kata çıktım evlilik hakkında konuşup işi tamamen halletmek istiyordum.Sekreter kapıda yoktu ben de kapıyı tıklattım, ses gelmeyince yavaşça içeri girdim.Masası boştu.Odanın içinde ilerledim.Büyük bir yerdi,iki oda birleştirilmişti ve odanın diğer tarafında deri koltuklar olan bir bölüm vardı.İlerlemeye devam ederken Anıl'ın telefonla konuştuğunu gördüm.Tam seslenecekken o sözleri duydum.

"Adamın ölüp ölmemesi umrumda değil, söylediğim şeyi oradan al ve hemen evden çık!Kimse seni görmesin.Anladın mı beni?"

Yorum yazmayı ve oylamayı unutmayalım lütfen.Fikirleriniz benim için çok değerli.

Anıl karakteri hakkında ne düşünüyorsunuz yorum olarak yazın lütfen😋💛💛
Düşüncelerinizin değişimini merak ediyorum.😄

















OYUNWhere stories live. Discover now