"Her neyse, yarın kafan yerindeyken illaki ağzından baklayı alırım senin."Tekrar derin nefes aldı."Özlemişim seni Anıl."

"Biliyorum."Ben burada yokmuşum gibi konuşuyorlardı.Kız durumu ne çabuk kabullenmişti her zaman böyle bir şeyle karşılaşır gibi.İsmini de bir türlü öğrenememiştim ve sormaya niyetim yoktu.Onlar aralarında konuşmaya devam ederken sıkıldım ve bir şey söylemeden yukarı odama çıktım.

Şu son birkaç gündür, adrenaline yeterince doymuştum.Önce evlilik,sonra gittiğimiz şu ev ve bir de bu kız tabi.Güldüm.Bazen, sadece bir insanın sana karşı olan problemleriyle uğraşmak, dünyanın en yorucu işi oluyordu.

Siyah,saten,alt ve üst iki parça pijamamı giyinip yatağın içine girdim.Yarın, balayı bitecekti.Tatil kısa sürse de insanları inandırmak için bu kadarı yeterdi.Yatağın içinde her zaman yaptığım günün kritiğinde Anıl'ın işleriyle bu kadar uğraşırken benimkine hiç vakit ayırmadığım aklıma geldi.Başkasının derdiyle uğraşırken kendimi kaybediyordum.Her şeyi unutup sadece ona odaklanıyordum ve abimin olayı tamamen aklımdan çıkmıştı.Yarın akşam ilk işim Anıl'a ne yapacağımızı,nereden başlayacağımızı sormak olacaktı.Sabahtan konuşup konuyu geçiştirmek istemiyordum.

Sabah,üstümü giyinip aşağıya indim ama Anıl'ı ortalıkta göremedim.Çıkmıştı herhalde.Mutfağa gidip kendimi zorlayarak kahvaltılık bir şeyler yedikten sonra evden çıktım.Hava çok güzeldi.Ne zamandır sahilde koşmuyordum, iş çıkışı unutmazsam yapmaya karar verdim.

İş yerine geldiğimde dalgın dalgın asansöre doğru yürüdüm.Kapının önünde beklerken yanıma biri yaklaştı.Karton bardakta kahve uzatan kişi Özgür'den başkası değildi.Kahveyi alıp gülümsedim.

"Düğün hediyen olsun gelin hanım."

"Size de günaydın Özgür Bey."

"Balayını balgününe çevirmişsiniz.Birbirinizden çabuk mu sıkıldınız yoksa?"

"İşlerimiz vardı, kısa kesmek zorunda kaldık."Yalan değildi sonuçta.Bu sırada asansör olduğumuz katta durdu ve birlikte bindik, peşimizden birkaç kişi daha bindi.Asansörün en arkasında yan yana duruyorduk.Onun da elinde kahve vardı ve kalabalığa rağmen rahatlıkla içti.Siyah tişörtü ve siyah kot pantolonuyla işe gelmemiş gibi rahattı.Elinde ayrıca haki rengi svetşört vardı.Gülümsedim.Benim için iş yapılıyorsa giyilen kıyafetin bir önemi yoktu ama şirkettekilerin bir şey dememesine şaşırmıştım.Özgür sırtını ve kafasını asansörün arkasına yaslamış gözlerini kapatmıştı.Ben ona bakmayı sürdürürken gözlerini açıp kafasını bana çevirdi.Gözlerimi hemen aşağıya çevirdim.Utanmıştım.Umarım yanlış anlamamıştı.O ise çekinmeden gözlerini üzerimde gezdirmeye devam etti.Asansör bizim kata gelince ikimiz de indik.Sessizce yan yana yürüyorduk.

"Hazal."Kafamı ona çevirdim."Yeni davayı biliyor musun?Birlikte çalışacakmışız, söylediler değil mi?"

"Aaa,hayır,bir şey söylemediler."

"Ben odana gelirim o zaman birazdan, üzerine konuşuruz."Üstüm olduğu için ben gelirim demek istesem de sözünü bitirir bitirmez yanımdan ayrılıp odasına gitti.Ben de odama gidip mecburen onu beklemeye başladım.

Geri geldiğinde elinde bir dosya vardı.Masamın önündeki sandalyeye oturdu.

"Bu hafta bizde sadece bu dava var, rahatız, yaylana yaylana halledelim, kimseye çaktırma."Göz kırptı.Bu kadar rahat biri olması çok değişikti.Komik, rahat, hangi burçtu bu?İkizler, yay...Paslanmışım.

Özgür ile dava üzerine çalışırken gözlerini ara ara üzerimde hissettim.Gözünü dikmiş bana bakıyordu ve gözümü ona çevirsem de çekmiyordu.Ne yapacağımı bilemeyince yüzümle saçımla oynuyordum o, bana bakarken.Bunun yanında konuşmalarımı o kadar dikkatli dinliyordu ki bazen ne söyleyeceğimi şaşırıyordum.Ama nedense kötü bir şekilde huzursuz değildim.Sadece üzerimdeki bu etkisine şaşırıyordum.

Özgür, konuşmasını devam ettirerek sandalyeden kalkıp benim olduğum yere geldi ve yanımda durup çaprazımdaki bilgisayara eğilerek dava hakkında bir şeyler gösterirken bu sefer benim gözüm onun üzerindeydi.O kadar yakındı ki sol kolunu sandalyemin arkasına koyunca gövdesiyle yüzüm neredeyse birbirine değecekti. Ne kadar güzel koktuğunu fark ettim.Hangi parfümü kullanıyordu acaba?Koku içimi açmıştı.Gözümü bu sefer yüzüne çevirdim.Sakalları hafiften çıkmıştı ama kirli sakal kadar çok da değildi.Gözleri açık kahverengiydi sanırım, güneş vurduğu için tam seçememiştim.Ben onu izlemeye devam ederken yanımdan çekildi ve sandalyesine geri oturdu.Bir an için boşlukta kaldım ama kendimi hemen toparladım.

Gözüm parmağımdaki yüzüğe takıldı.Artık evli bir kadındım.Bu gerçek bir an yüzüme hızla çarptı ve onu aşağı çekti.Daha önce sadece bir kere sevgilim olmuştu.Deniz...Mimardı ve şu an Ankara'da kendi ofisi vardı.Aynı üniversitede değildik ama okulun gezi kulübünün düzenlediği bir etkinliğe arkadaşının yanında katılınca orada tanışmıştık.Hala aramız iyiydi, her şeyden sonra arkadaş kalabilmiştik.Ondan ayrıldıktan sonra kimseyle birlikte olmamıştım, öyle bir ortam hiç oluşmamıştı.Şimdi ise ortam oluşsa da sonucun oluşmasını engelleyecek büyük bir duvar vardı arada.Ne saçmalıyordum ben ya.Kendimi silkeledim.Ne durumu, ne oluşması, neden evlendiğimi, ne amaçladığımı unutmuş gibi davranıyordum bu aralar.

Bu sırada Özgür, kafasını önündeki kağıtlardan kaldırıp bana bakmaya başladı.Yüzü her zamankinden farklıydı.Bir şeylerden rahatsız olmuş gibiydi.Gözlerine baktığımda ise eski parıltısından eser yoktu.Neden böyle olmuştu bir anda?

"Kahverengi ve beyaz zarfın içine de baktın mı Hazal?Asıl önemli ipuçları orada yazıyor çünkü."

Oy vermeyi ve yorum yazmayı unutmayalım lütfen.Fikirleriniz benim için çok değerli:)

OYUNOnde as histórias ganham vida. Descobre agora